Bugün 24
Kasım Öğretmenler Günü… Öncelikle emekli öğretmen babam Salih Tosun olmak üzere, tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü
kutluyorum… Aslında yazımda öğretmenler gününden ziyade, bugünün öğrencilerine
dikkat çekmek istiyorum…
Hani
anasının kuzusu, babasının bir tanesi, kıymetlisi öğrenciler… Bir öğretmeni
tokat atsa kıyameti koparan, okuluna mini etek, boyalı saç ve makyajla giden
öğrenciler… Ancak bu öğrencilerin her yaptığının arkasında duran veliler… ‘Benim çocuğum bunu hak etmiyor, benim
çocuğuma bir öğretmen nasıl bağırır, benim çocuğum şöyle, benim çocuğum böyle,
benim çocuğum da benim çocuğum’ diye tutturan aileler…
Evet… Sizin
çocuklarınız, bizim çocuklarımız, geleceğin nesilleri…
Bütün
çocuklar mı… Hayır ama abartısız yüzde sekseni…
Şöyle bir
okul giriş ve çıkış saatlerinde herhangi bir okulun kapısında seyredin
öğrencileri… Kaç kız öğrencinin saçı toplu, kaç erkek öğrencinin saçı olması
gereken kısalıkta… Hani tek çocuklu aileler utanmasalar toka bile takacaklar
erkek çocuklarına(!) Abartı yok inanın… Sadece birkaç gün takip etmeniz
yeterli, benim gözlemlediğim noktaları görebilmeniz için… En son 19 Kasım
Keşan’ın Kurtuluş Bayramı törenlerinde geçit yapan öğrencileri görmüşsünüzdür
birçoğunuz… Ki eskiden törenlerde en çok öğrencilerin kılık kıyafeti ile saçına
özen gösterilirdi… Şimdikiler kuaförden çıkıp, törene geliyorlar(!)
Kabahati
öğretmenlerimizde bulmuyorum, çünkü artık öğrenciye yüksek sesle konuşsa,
öğretmen ‘suç’ işlemiş sayılıyor;
tokat atsa ‘mahkemelik’ oluyor;
kılık kıyafetine, saçına başına karışsa ‘kusur’
işliyor… Okulları Aile Birlikleri yönetiyor, canı istediği öğretmeni yerinden
ediyor, o nedenle de bizim öğretmenlere ‘susmak’
düşüyor…
Bizim
zamanımızda böyle miydi? Hiç unutmam, eski adıyla Zafer İlköğretim Okulu,
şimdiki adıyla Ahmet Yenice İlköğretim Okulu… Babamın o okulun girişinde bir
odası vardı… Keşan İlköğretim Müdürü olarak görev yapıyordu. Yanlış
hatırlamıyorsam Aralık ayı sonlarıydı… Keşan’da gece yağmaya başlayan kar,
sabah saatlerinde yarım metreyi bulmuştu… Bizim ev de yokuş aşağı olduğu için
kar yığılma yapmış, kalınlık neredeyse bir metreyi geçmişti… Yollar kapanmış,
okullar tatil edilecekti… Babam evden çıkmadan önce Edirne’yle görüşmüş ve
okulların tatil edilmesi onayını almıştı… Aynı saatlerde ben de okula gitme
telaşındaydım… Telefonu duyan rahmetli annem bana ‘Hazırlanma, okullar tatil, gitmiyorsun’ dedi… Ancak babam ‘Okulun tatil olduğunu öğretmeninden
öğrenecek ve okuluna gidip, geri dönecek’ dedi… Annem her ne kadar ‘Hasta olacak, ne gerek var gitmesine’ dediyse
de babam o soğuk ve karlı havada beni okula göndermişti… Ben okula gidene kadar
ne kadar arkadaşım varsa hepsine müjdeyi vermiş ve geri çevirmiş; ancak ‘tatil’ haberini okula varıp, okul
idaresinden almıştım… İşte eskiden veliler böyleydi… Sadece babam mı… Hayır…
Tüm veliler böyleydi… Bizler ve bizim zamanın öncesi öğrenciler, hâlâ bir
öğretmenini görse ceketinin önü açıksa ilikler, selam vermeden yanından
geçmezler… Yakın dönemin mezunları da eski öğretmenlerini gördüklerinde ‘Ne haber be aretlik’ derler… Tüm
öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü
kutlu olsun, iyi ki varsınız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder