27 Kasım 2011 Pazar

BİZİMKİLER ‘NEREDE ALEME AKARIZ’IN HESABINDAYMIŞLAR!

Uzun süredir e-maillerime bakmaya fırsatım olmamıştı. Köşemde verdiğim e-mail adresi günlük kullandığım adresim değil açıkçası. O nedenle köşe yazılarıma gelen yorumları da yaklaşık 1 aydır kaçırmışım.
Ancak ara ara tüm yazılanlara yer verip, sizlerin de düşüncelerini paylaşacağım köşemde.
1986 yılında Keşan’a gelen bir vatandaşım yazmış. O zamanlar toplu konut olarak bir Çamlıkent varmış. Aradan 26 yıl geçmesine rağmen TOKİ ve Belkoop haricinde Keşan’da ne değişmiş…
Ve vatandaşım eklemiş, ‘Keşan'ın bugün İpsala'dan ya da çevredeki diğer ilçelerden daha gelişmiş olması sizin yabancı olarak tabir ettiğiniz (Lazlar veya Kürtler) insanların yatırımları, ameleliği ve müteahhitliği ile olmuştur.’ diye…
Keşan Ticaret Borsası’nın TOKİ’den aldığı İstasyon Mahallesi’ndeki 100 dönümlük arazi için Keşan’ın önde gelen saygıdeğer beyefendilerinin de Keşan için ne katkıda bulunduklarını sormuş… Ve devam etmiş vatandaşım; “Bugün 100 dönümlük arazi için de kılını kımıldatacak adam yok gibi görünüyor. Yarın yine yabancı olarak tabir ettiğiniz vatandaşlardan biri çıkıp da araziyi aldığı zaman kimse bağrınmayacak. Yabancı olarak gördüğünüz bu insanlar neredeyse günlerinin 16 saatini çalışmakla geçirirken, Keşanlı arkadaşlar saat 16.00’dan sonra ‘nerede aleme akarız’ın hesabını yapıyor. ‘Şu kadar içerim bana bir şey olmaz’larla övünüyor. Bu yabancı muhabbetinden 25 senedir bıktım. Artık çevremde ben çalışırken yatanlardan, daha sonra bir şeylere sahip olduğumda ‘buraya geldiler adam oldular’ gibi cümleler duymaktan sıkıldım. Adam olsaydılar da onların da bir şeyleri olsaydı. Keşan'dan bir yabancıdan saygılar.”
Ne diyeyim, yerden göğe kadar haklı vatandaşım... Ancak benim de yabancılara bir garezim yok… Garezim önce birlik olmayıp, sonra yabancılara kaptıranlara, sizin de dediğiniz gibi arkasından da bağrınıp, konuşanlara…
Ne yapalım, bizimkiler öyledir… Bir almaya meraklı, bir de satmaya… Kendileri alamazsa, alanlara sataşmaya, karalamaya, önlerine engel koymaya… Yok öyle bizde birlik beraberlik… Var var da vatandaşımın dediğiniz gibi alemlere aktıklarında… İşin kötüsü de o alemlerin sabahını hatırlayamamalarında…
Ne mi yapacağız? 2014’e 2 buçuk sene kaldı… Artık 2 buçuk yıl kaderimize küsüp oturacağız, sonra yönetimi erkeklerden alıp, onları bir hücreye kapatacağız… Bu hücreyi de mümkün olduğunca Keşan’dan uzak tutacağız… Kadın eliyle Keşan’ı şöyle bir ele alıp yoğuracağız. Öyle çok değil, 1 yılda güllük gülistanlık yapacağız ve Keşanlı kadınların marifetlerini bizim gözü dışarıda olan erkeklere göstereceğiz… Bunun için de bir ziyafet masası hazırlayacağız, rakıları koyacağız, kutlamayı yapacağız… Keşan’ı kadın eliyle kısa sürede baştan yaratacağız… Bu işi erkeklere bırakırsak eğer bavulları toplayıp Keşan’dan ayrılacağız, mekancılarla bizim idarecileri de baş başa bırakacağız! ‘Keşan’ınız mübarek olsun, hayrını görün’ deyip, başka memleketler arayacağız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder