31 Mart 2015 Salı

HADİ HAYIRLISI(!), AKP TATBİKATLARI BAŞLADI!..


   Bugün saat 10.36 itibarı ile ülke genelinde elektrik kesintisi yaşandı... Yaklaşık 1 buçuk saat ülke geneline enerji verilemezken, saat 12.00 itibarı ile ülkenin büyük kesimine enerji verildi ancak özellikle büyük şehirlerin bazı yerleşim noktalarında enerji kesintisi akşam saatlerine kadar devam etti...
   Kesinti ile ilgili, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ)’tan ise -Avrupa-Anadolu enerji bağlantısındaki kopma nedeniyle ülke genelinde elektrik kesintileri yaşandığı- yönünde bir açıklama geldi... -Ülke genelindeki trafolara kediler kaçtı- deseydiler, daha inandırıcı olurdu doğrusu!.. Ya da -kediler trafolara suikast düzenledi!- veya -kediler, bayramlarına hazırlık yapıyor, provadalar!- gibi...
   Düşünsenize ya, aynı anda tüm ülkede enerji kesintisi yaşanıyor... Marmara’da, Ege’de, Akdeniz’de, Karadeniz’de, İç Anadolu’da, Güney Doğu Anadolu’da ve Doğu Anadolu’da ki tüm yerleşim birimlerinde!.. Aşağı yukarı aynı saatte birçok bölge aynı anda enerjiye kavuşurken, özelikle başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde uzun bir süre daha kesinti hâlâ devam ediyor... Ve bütün bu olumsuzluklar da 21. yüzyılı yaşadığımız şu günlere denk geliyor!.. Maazallah kesinti akşam saatlerine denk gelseydi, -acaba kıyamet mi kopacak- diye aklımıza düşerdi!.. Neyse ki gün içinde başımıza geldi, bizim tilkiler de hemen harekete geçti!.. Bu olsa olsa AKP tatbikatlarıdır denildi!.. Normaldir de tabii ki... 7 Haziran genel seçimlerine ne kaldı ki... Asıl merak ettiğim AKP dışındaki diğer partiler özellikle de Cumhuriyet Halk Partililer bu kesintiden bir ders çıkarabilecekler mi? Açık açık -biz tatbikata başladık, 400 koltuğun hazırlığına girdik- mesajını alabilecekler mi? Sandıklara sahip çıkmanın ne kadar meşakkat gerektirdiğini farkedebilecekler mi? Ya da her seçim sonrasında olduğu gibi -Sandıklar çalındı, oylar yakıldı- bahaneleriyle bizleri ve kendilerini teselli mi edecekler?
   Biz, -teselli- istemiyoruz... Biz, -oylarımıza sahip çıkmanızı- istiyoruz... Trafoya kaçan kedileri de biz değil siz engelleyeceksiniz, iyice silahlanıp kuşanacak ve trafoya kedileri sokmayacaksınız... Bir an önce siz de karşı tatbikatlara başlayın ve ülkemizin bu gidişatına son verecek bir seçim hazırlığı yapın... Gayri bu seçimden sonra bu İmparatorluğu yıkmak mümkün olmaz!.. Saygılarımla... 

30 Mart 2015 Pazartesi

KESER DÖNER SAP DÖNER GÜN GELİR HESAP DÖNER!..


    CHP’de Parti Meclisi’nin aldığı karar doğrultusunda dün, Edirne bölgesinde de önseçim yapıldı.
   Önseçim sonucunda Edirne milletvekili birinci sıra adayı Havsalı (Her ne kadar Keşanlı olduğu belirtilse de, Havsa’dan aday olduğu açıklandı ve destek verenler de milletvekili adaylığı kesinleşmesinin ardından kutlamaya Havsa’ya gitti) Okan Gaytancıoğlu, ikinci sırayı Enezli Erdin Bircan, üçüncü sırayı da Edirneli Gürkan Güneser aldı... Yani bu dönem Keşanlı aday sıralamayı giremedi... Bundan önceki dönemlerde adayları belirlemede en etkin rol oynayan Keşanlı CHP’liler, bu dönem Keşanlı adayı Meclis’te görmek istemediler!.. Şimdi diyeceksiniz ki, Keşan’da açılan sandıklarda Keşanlı adaylar ilk sıraları göğüsledi ve Keşanlı üzerine düşeni yaptı... Siz onu benim takkeme anlatın!.. Eğer Keşanlı CHP’liler (-kapalı kapılar ardında pazarlık yapanlar-) Keşanlı adaylara destek verseydiler, bunu Edirne geneline yayar ve üzerlerine düşen görevi yaparlardı... Ancak Keşanlılar; Edirne, Uzunköprü, Enez, İpsala, Havsa, Meriç, Lalapaşa, Süloğlulu üyeleri arayıp, Keşanlı olmayan adaylar için destek istediler... Yine Keşanlı CHP’liler ortak hareket edip tek aday üzerinde yoğunlaşır ve Keşan’da çok büyük ara farkla Keşanlı adayı birinci sıraya oturtur ve diğer ilçelerden alacağı belli oranda oyla ilk üçe hatta birinci sıraya bile yerleştirebilirlerdi... Lakin Keşanlı CHP’liler zaten paramparça idi!.. Önce onların bir araya gelmesi gerekirdi... Önce onlar kenetlenmeliydi... Ancak onlar son dakikaya kadar birbirlerini yedi!.. Ve afiyetle sandıklar açıldı; Havsalı, Enezli ve Edirneli adaylar sıralamayı girdi...
   Okan Gaytancıoğlu, Erdin Bircan ve Gürkan Güneser’i tebrik ediyor, yollarının açık olmasını diliyorum...
Ve yine Keşanlı CHP’lilerin bu çıkan sonuca karşı takkelerini önüne koyup, düşünmelerini tavsiye ediyorum... Birbirlerine karşı olan hırsları ve öfkeleri sonucu kendilerine göre -başarı- elde etmiş olabilirler ama bu sonuç bundan böyle Keşan’ın -başarısızlığı- olarak anılacak... Ve Keşan’da -milletvekili oyunu- oynayanlar, birg ün hançeri kendilerine sapladıklarını anlayacaklar... Neyse onlar her şeyin hesabını çok daha iyi yaparlar... Ancak dün milletvekili adaylarının belirlenmesinden sonra ortaya bir sürü fısıltılar yayıldı... Dedikodular ayyuka çıktı... Güya milletvekili birinci sıra adayı Sayın Okan Gaytancıoğlu’nun bir dönem milletvekilliğinden sonra hedefi bütünşehir belediye başkanlığına oynamakmış... Olabilir, gayet doğal... Neticede siyasetin içine girdi, milletvekilliğinden sonra farklı hedefleri olması da muhtemel...
   Ancak bir anda aklıma Keşan’da kendi hayaline göre Sayın Gaytancıoğlu’nu destekleyenlerin hayalleri geldi aklıma!.. Desenize; keser döner sap döner gün gelir hesap döner!.. Saygılarımla...




28 Mart 2015 Cumartesi

CHP VE 14 KRAL İLE 3 KRALİÇE!..


   Ayna ayna söyle bana, 14 kral ve 3 kraliçe arasından kimler oturacak tahta!..
Hatırlamayanınız yoktur değil mi, ‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’ hikayesini... Üvey annesinin öldürmek istediği pamuk prenses ve aynasından sürekli ‘Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemem ama Pamuk Prenses sizden daha güzel kraliçem. Özü güzel, sözü güzel, yüzü güzel var ki o senden daha güzel.’ cevabını alan Kraliçe...
   Niye mi sizlere, ‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’ hikayesinden hatırlatma yaptım... Yarın, Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletvekili adaylarını belirlemek için yapacağı önseçim geldi birden aklıma... Sonra aday adaylarının koşturması, günlerdir bitmez tükenmez enerjileri, maddi kayıpları ve kendine güvenleri!..
   CHP’liler 17’e bölündü... 1 aday adayına tam destek verirken, yanlarında 1 ya da 2 tane kontenjan aday adayları daha oldu... (malum, yarın yapılacak önseçimde CHP’li üyeler en az 2 en çok 3 aday adayını tercih edebilecekler... 1 ya da 3’ten fazla aday tercih etmeleri durumunda ise kullandıkları oy, geçersiz sayılacak.) Ve şu saatlerde zorlu maratonun sonuna yaklaşıldı... Yarın akşam bu saatlerde 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde CHP’den milletvekili adayı olacak isimler belirlenmiş olacak... 17 aday adayının içinden sadece 3’ü Meclis’te yerine almak üzere yarışa katılacak, kaçı gider o malum tabii ki... Neyse ona daha vakit var... Günü geldiğinde onun da yorumunu yapmak kısmet olur inşallah... Ancak biz dönelim şimdi yarına, yarın ki yarışa...
   Hani CHP’liler 17’ye bölündü demiştim ya, günlerdir yoklama çekiyorum, aday adayları taraflarına ‘maraton nasıl gidiyor?’ diye soruyorum... Çok enteresan ki, hangi tarafa sorsam ‘Birinci biziz!’ diyorlar... Şaşırdım kaldım bu duruma doğrusu... İkinci, üçüncü yok ama herkes birinci!.. Yani anlayacağınız CHP’li 17 aday adayı da birinci sıraya yerleşmiş!.. İkinci ile üçüncü adayı sizden, bizden seçecekler herhalde!.. Ya da tepeden kontenjanla inecek!..
   Şu da bir gerçek ki; yarın akşam saatlerinde CHP’li kral ve kraliçeler aynaya baktığında ve ‘Ayna ayna söyle bana, benden başka birinci yakışır mı Meclis koltuğuna?!’ diye sorduklarında, aynalı sandıktan çıkan oylar gerçeği konuşacak!..
   Hadi bu gecede güzel hayallerinizle başbaşa kalın, hayalini kurduğunuz Meclis’in havasını yaşayın, yarın bu saatlerde nasılsa 2 aday adayı dışında diğerlerinin hayalleri sona erecek!.. 2 diyorum çünkü 3 adaydan en iyi ihtimalle sadece 2’si Meclis’e gidebilecek... Çok büyük ihtimalle bir milletvekili adayı da başka partiden Meclis’te bölgemizi temsil edecek...
    Tüm milletvekili aday adaylarına başarılar dilerken, bu gece daha hayallerinizle sizleri başbaşa bırakıyorum!.. 2. ve 3. aday kim olacak diye de çok meraklanıyorum, aynı 17 aday adayı taraflarının olduğu gibi!.. 17 aday adayımız birinci(!), ikinci ve üçüncü adaylar sandıktan değil aynadan çıkacak gibi!..
    Ülkemize ve bölgemizi en iyi şekilde temsil edecek, ilkeli adayların sıralamaya girmesi dileğimle, saygılar...
    


27 Mart 2015 Cuma

HEY GİDİ HALKÇI ZİHNİYET HEY!..


   Ülkemiz zor hem de çok zor bir dönemden geçiyor... Şu anda pek çok vatandaşın umudu Cumhuriyet Halk Partisi... Demokrat, halkçı, halkın yanında, halktan yana olan PARTİ... Özellikle de Keşan’ımız CHP’nin kalesi... Şu anda ‘ustalık dönemim’ diye lanse ettiği CHP’li bir Belediye Başkanı ve Meclisi tarafından yönetiliyor Keşan... 11 yıldır Keşan’da iktidarlar... Cumhuriyet halk partililer, halkın yanında, halktan yana olan partililer...
   Evet sevgili Keşanlı hemşehrilerimiz, bu kısa tanıtımdan(!) sonra konumuza dönelim ve Keşan’da halkçı bir partinin yönetimine dikkat çekelim...
Keşan’ın CHP’li eski belediye başkanlarından merhum Mehmet Gemici tarafından Keşan’a, Keşan halkına kazandırılan Mehmet Gemici Cennet Bahçesi... Işıklar içinde yatsın merhum Mehmet Gemici... O kadar çok dua aldı ki bu parkı Keşan’a kazandırdığı için... Fakir, fukaranın nefes alacağı yer oldu... Arabası olmayan kır, dağ, deniz kenarı yerine bu parkta aldı soluğu... Çoluk çocuğuna kır havası yaşattırdı bu parkta... Zengini de orta hallisi de fakiri de yararlandı dileğini gibi bu parktan, gönlünce, bütçesine göre...
   Peki ya şimdi... Cennet Bahçesi içindeki kameriyalara ‘dışarıdan içecek getirmek yasaktır’ diye birer tabela asılmış... Elde kalan tek halk parkımız da gitti anlayacağınız!.. Şehir merkezinde işletmecisinin ne zaman keyfi gelecek ve köpeklere emanet ettiği(!) parkın kapılarını açarsa halkın yararlanacağı ve yine soluklanmak için oturduğunda ‘ne içersiniz’ diye başınıza dikilen garsonlu parklardan sonra, Cennet Parkımız da karantina altına(!) alındı... Kapıya güvenlik koyup arama mı yapacaklar ya da kameriyalara oturup çantamızdan çıkardığımız bir şişe suyumuzu görünce ‘kaçak su sokulma(!)’ cezasına mı çarptıracaklar henüz bilmiyoruz!.. Tabela asılmış, halkın rahatça görebileceği şekilde gözüne gözüne sokulmuş!..
   Şimdi sorarım size bu nasıl zihniyet!.. Şimdi yorumda bulunabilirler, ‘yan tarafta banklar var, orada isteyen istediğini yesin içsin’ diye... Üzerinde kameriyası olmayan, güneşin tepende kavrulacağı bankların olduğu bölümde!.. Paran yoksa, yiyecek içeceğini evden getirip, ailecek piknik yapmak istiyorsan al sana kameriyasız park!.. Parası olanlar da kameriyadan faydalanacak... Hey gibi halkçı zihniyet hey!.. Paralıya hizmet, parasıza köstek!.. Parası olan zaten atlıyor arabasına, en kralından ediyor kahvaltısını restaurantında, cafesinde, pikniğini de yapıyor denizin dibinde... İmkanları kısıtlı olan vatandaşlarımız ise, çoluk çocuğuna kır havası aldırmak için sabahın köründe kimi yaya kimi minibüsle, Allah ne verdiyse evinden alıp yapıyor pikniğini Cennet Bahçesi’nde... Sen şimdi bu vatandaşlarımıza kameriya altında geçireceği birkaç saatlik huzuruna yasak mı koyuyorsun!.. Senin boyun kameriya altına kısa kalır, sen güneş altında yan mı diyorsun!.. Sen ikinci sınıf vatandaşsın sana kameriya altı haram mı diyorsun!.. Bunun Türkçesi nedir, yanlışsam söyleyin bana... Eğer burası halk parkı ise, eğer bütün vatandaşlar eşit ölçüde yararlanma hakkına sahipse, bu uygulama da neyin nesi... Zaten fotoğraflardan da göreceğiniz üzere her yer su seli... Spor aktivitelerinin olduğu bölüme geçmek için deniz kıyafeti giyip, yüzerek geçilir!.. Bakım yok, temizlik yok ama vatandaşım yararlanmak istediğinde sınır koymak mübah!.. Yazıktır, ayıptır, günahtır ve halkçı bir zihniyetin bu tavrı hoş karşılanacak gibi değildir... Sayın Belediye Başkanımız ve Sayın Meclis üyelerimiz... Aklınıza başınıza devşiriniz!.. Köpekli ve paralı parklarımızdan sonra elimizde kalan tek halk parkımızdan da vatandaşımızı mahrum etmeyiniz... Bırakın herkes istediğini yesin, içsin... İster evinden getirsin, ister oradaki işletmeciden edinsin... Ama buna siz sınır koymayın, herkes dilediği gibi hareket etsin... Halkçı bir belediyeye, halka kazık atmak yakışmaz!.. Saygılarımla...







26 Mart 2015 Perşembe

ÖĞRETMEN ÖKÜZ, ÖĞRENCİ EŞEK, YA KOYUNLARA NE DEMELİ!..


   Keşan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ilkokul öğrencilerine ‘Öğretmen Öküz’, ‘Öğrenci Eşek’, ‘Doktor Tilki’, ‘Trafik Polisi Kurbağa’ adlı resimli hikaye kitapları dağıtılmış!.. Şaka gibi değil mi!.. Birde üstüne üstlük eğitimciler ve velililer, öğrencilere ve meslek dallarına hakaret edildiği iddiasıyla tepki göstermiş... Geçmiş olsun!..
   Yahu 13 yıldır aklı kemale ermemiş çocuklarımıza değil; yetişkinlerin, aklı kemale erenlerin gözünün içine baka baka -koyunsunuz!- dediler, çevirmedikleri dalavere kalmadı, yasalar, kanunlar kendi inisiyatiflerine göre konuldu, şeffaf şeffaf götürdüler(!) ama yapılan bütün seçimlerden de galibiyetle çıktılar... Hem böyle ‘Siz Öküzsünüz!’, ‘Siz Koyunsunuz!’, ‘Siz Güdülmeye Mahkumsunuz!’ diye de kitaplar dağıtmadılar... Açık açık yüzümüze haykırdılar!.. Aklı kemale erenleri resmen ayakta uyuttular!..
   Şimdi ise Keşan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından dağıtılan kitaplarda ‘hakaret’ var diye veliler ve eğitimciler tepki gösteriyor... 13 yıldır koyun gibi güdülürken yarabbi şükür(!), şimdi öğrenci, öğretmen, doktor ve polis küçük düşürüldü diye tepki!.. Vallahi benim buna pek aklım ermedi... Çocuklar sandığa gitmeyeceği için açıkçası çokta endişelenmedim... Demek ki bu tür kitaplar basılmaya ve dağıtılmaya başlandı ise, gelecekte göreceğiz her öğrencinin elinde... Daha aklı kemale ermemiş çocuklarımız okul sıralarında -eşek- olmaya aday gösterilecek ve eğitim sistemi bu yönde ilerleyecek!.. O halde yine sorumluluk aklı kemale erenlere düşecek... 7 Haziran’da çocuklarınız değil, siz yetişkinler sandık başına gidecek... Karar sizin; böyle bir eğitim sisteminin cevabını sandıkta vereceksiniz... Ya çocuklarınız eşek siz koyun ya da herkes insan gibi yaşayacak!.. Saygılarımla... 




25 Mart 2015 Çarşamba

YANDI BİTTİ KÜL OLDU, FAİLLERİ MEÇHUL KALDI!..


   Bundan yaklaşık 1 yıl önceydi... 8 Nisan’da sene-i devriyesi gelecek!.. Sabaha karşı tam da olay gününün sabahı İl özel İdaresine ve Mecidiye Muhtarlığına devredilecek evraklar, yanıp kül olmuştu...
İsterseniz önce konuyla ilgili, hatırlamayacak olan vatandaşlarımıza bir hatırlatma yapayım...
   8 Nisan 2014 Salı günü sabaha karşı saat 06.00 sıralarında Mecidiye Belediye binasında yangın meydana geldi. Binanın 1. katındaki 4 oda eşyaları ile birlikte kullanılmaz hale geldi. Tesadüf bir vatandaşın olay saatinde binanın önünden geçmesi ve ilgililere haber ulaştırmasıyla itfaiye ekipleri yangına müdahale etti ve 2. kata sıçramadan yangın söndürüldü.
   7 Nisan 2014 Pazartesi gününü 8 Nisan Salı gününe bağlayan gece saat 01.30 sıralarına kadar ise, 2 belediye personelinin çalıştıkları ve İl Özel İdaresi ile muhtarlığa teslim edilecek evrakları torbalayarak, hazır hale getirdikleri de öğrenildi. Muhasebe odasından çıkan yangının ise elektrik kontağından çıktığı tahmin ediliyor.
Evet sevgili hemşehrilerim, yine aynı gün jandarma tarafından inceleme yapılıyor, bilirkişi geliyor raporlar tutuluyor ve detaylı incelemeye gönderiliyor, -yangının kesin çıkış nedeni- belirlenmek üzere...
   Yangın olayından yaklaşık 1 ay sonra ise dönemin Edirne Valisi Hasan Duruer geliyor Keşan’a... Muhtarlarla birlikte bir toplantıya katılıyor... O toplantıda bizzat ben sormuştum Sayın Valimize, ‘Mecidiye Belediye binasındaki yangının çıkış nedeni belli oldu mu?’ diye... Sayın Valimiz öyle bir hiddetle, ‘Yaktılar!’ demişti ki, toplantıdaki herkes -buz- kesilmişti... Ve ben yine Sayın Valimizin bu hiddetli çıkışının ardından, ben hemen hemen ayda 1-2 kez ilgili birimleri arayıp, sonucun gelip gelmediğini sordum ancak her defasında -gelmedi- cevabıyla karşılaştım... 6 ay boyunca cevap alamayınca da, doğrusu ümidi kestim... ‘Demek ki, yanacak bitecek kül olacak, kimse akıbetini sormayacak!’ diye düşündüm ve irdelemekten vazgeçtim...
   Ancak geçtiğimiz günlerde, böyle üstüne bir bardak soğuk su içtiğimiz(!) olayların çetelesini tutarken, baktım ki sene-i devriyesi yaklaşan ilk faili meçhul(!) olay bu... Ben, son kez faili meçhul olayları hatırlatayım da, faillerini bulmaksa artık sorumlularının insafına!.. Saygılarımla...






,
Not. Eğer son 6 ay içinde olay aydınlandı ise ve yangının çıkış sebebi kesin olarak belirlendi ise, bu konuda kamuoyunun da bilgilendirilmesi gerekirdi diye düşünüyorum... En azından kimseyi zan altında bırakmamak adına...




24 Mart 2015 Salı

TESCİLLENDİM, KORKUN BENDEN!..


   Zaman zaman köşe yazılarımdan ötürü birçok hemşehrim benim adıma da telaşlanır, kalemimi biraz daha yumuşatma tavsiyesinde bulunurdu... ‘Ya topuğundan sıkacaklar’ ya da ‘hapse atacaklar’ diye yorum yapar; kimisi ziyaretimde getirmek üzere sigara ve çamaşırları istiflediklerini kimisi de helvamı kavurup fakir fukaraya dağıtacaklarını söylerdi!..    Endişelenmeymişim yani!.. Başıma bir hâl gelirse, adetlerimizi sonuna kadar yerine getireceklermiş!.. Birazda hayatı tiye almak lazım değil mi?..
   Yalnız nedense bugün bana daha bir cesaret geldi... Malumunuz bugün benim doğum günüm... Ve en önemli yaş dilimlerimden birini yaşayacağım bu gün itibarı ile... Resmen 46 oldum!.. 46’lılığımı tescilledim yani!.. Hani yazılarımdan ötürü ifadem almak istenir veya hakim karşısına çıkarsam, ‘46’lıyım!’ der, geçerim!.. Hakim düşünsün gerisini!..    Anlayacağınız bu yıl boyunca bana ceza kesilemez!.. Azrail falan yoklamaya kalkarsa, ona da ‘aklım başımda değil, aklımı başıma toplayınca al ki bunca zahmetine değsin!’ derim... Garibim 14 senedir çekmediği yoklama kalmadı ama bir türlü tongaya düşüremedi beni!..
   Neyse, bugünümün şerefine hiç kimseye dokundurma yapmıyorum ve eleştirmiyorum... Bugünden sonra kalemimin biraz daha keskin olacağından ötürü, bütün sorumsuzları bugünlük azat ediyorum!.. 1 yıl boyunca benden çekecekleri var çünkü!..
   Bu arada telefon ederek ve sosyal paylaşım sitesi olan Facebook hesabımın hem duvarında hem de özel mesaj göndererek doğum günümü kutlayan; tüm akraba, dost ve arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum... İyi ki varsınız... Saygılarımla... 

23 Mart 2015 Pazartesi

BEYAZINI GÖREMEDİK AMA KISMETSE BOL BOL KIRMIZI KAR YAĞACAK!..


   Keşan’ın huyundan mıdır, suyundan mıdır bilmem ama verilen sözlerin hiçbirine sadık kalınmıyor... Yıllarca ısıtıp ısıtıp önümüze konulan bir doğal gaz meselesi vardı... Çok şükür itileye kakalaya istenilen abone bedeli yatırma sayısı tamamlandı ve Keşan’a doğal gaz geldi!.. Kırmızı kar yağacakmış yakında canım Keşan’a!.. Gelecek o zaman elbette doğal gaz ayağımıza!.. Bedel yatırma sayısı tamamlandı, söz verildi ya, tamam işte gelecek elbette!.. Ağzımı kapattılar, bakalım kaç sene de ‘ha geldi-ha gelecek’ nakaratlarıyla oyalayacaklar!.. E alıştık artık oynatılmaya, ağzımıza verilen emzikle oyalanmaya!..
   Hadi doğal gazı hallettik, cebe koyduk diyelim... Ya diğer yatırımlar ne alemde... Keşan Belediyesi tarafından projelendirilen Çok Amaçlı Pazar Yeri Projesi... İnşaat çalışmaları hâlâ devam ediyor... Ancak inşaatın hemen yanında koskoca tabelaya bakarsanız üzerinde “İşin Bitim Tarihi: 30 Ocak 2015” yazıyor... İş bitmiş, teslim edilmiş de haberimiz yok yani!..
   Ve Keşan’a, Sağlık Bakanlığı tarafından, Devlet Kıtaları Kavşağı’ndaki 30 dönümlük alana yapımı devam eden 150 yataklı yeni devlet hastanesi inşaatı... Hani 4 Mart 2014 Salı günü, Sağlık Bakanı ve AK Parti Edirne Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımı ile temel atma töreni gerçekleştirilen inşaat... Ve hatırlarsanız (hatırlamayanlar -http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-32370/kesan-devlet-hastanesinin-temeli-atildi.html- linki tıklasın, Sağlık Bakanlığının resmi sitesinde de konuşmalar birebir karşılarına çıkacaktır) Sayın Müezzinoğlu, inşaatı üstlenen Erme İnşaat yetkilileri ile temel atma töreninde pazarlık yapmıştı... İnşaat yetkilisi hastanenin teslim süresini 1 Haziran 2015 olarak belirtirken, Müezzinoğlu yaptığı pazarlık sonunda hastanenin 23 Nisan 2015’te bitirilmesi ve hizmete açılması sözünü almıştı... Bugün tarih 23 Mart 2015’i gösteriyor... Yani 1 ay sonra hastanemiz teslim edilecek ve hizmete girecek!.. Ay vallahi yaptık kafayı, Keşan’a bol bol kırmızı kar yağacak!.. Bu yol beyazını görmek pek nasip olmadı ama bol bol kırmızından görmek nasip olacak!..
   Ah be bu gidişle ağzımıza bir parmak bal çook çalınacak!.. Kuzuların sessizliği hakim Keşan’ımızda!.. Kaymakam Beyler inşaatlarda inceleme yapıyor, üstüne Vali Beyler geliyor, Belediye Başkanımız inşaat alanında açıklama yapıyor, ama her nedense kimse kalkıp ‘kırmızı kar mı beklenecek?!’ diye sormuyor... Sormayalım bakalım... Ters giden, olumsuzluklar yaşanan hiç bir şeyin akıbetini irdelemediğimiz için Keşan’ı dingonun ağırına çevirdik!.. Herkese hayırlı işler, bol kazançlar... Kırmızı karların yapmasını bekleyelim hep birlikte!.. Saygılar, benden size...

22 Mart 2015 Pazar

AT SENDE İKİ DUBLE, HER YER GÖRÜNSÜN TOZ PEMBE!..

   Nereyi nereyi; yollarımızı!.. Nereyi nereyi; çukurları!.. Nereyi nereyi; yollardaki çukurları tıkamayan yöneticileri!..

   Yeni sonunda bana Keşan’ımızın yolları ve sorumluları hakkında şarkı da besteleteceksiniz!.. ‘Kaç defa yazdım, dile getirdim’ diyorum ama vatandaşım ‘yine yaz’ diyor... İnanın bıktım usandım artık... Dön dolaş deli beygiri gibi Keşan’ın çukur yollarını yaz... Hele son bir haftadır sokağa çıksam bir vatandaşım önümü kesiyor ‘yolların halini yaz’ diyor, minibüse binsem ‘minibüs şoförü abla bir kere daha yazsan’ diye ricada bulunuyor, telefon eden ‘bi kare daha be kardeşim yazıver’ diye yalvarıyor, facebook hesabımdan özel mesaj atıp da, ‘Neşe Hanım yollara da bir değinseniz arabamızın oynamadık yeri kalmıyor’ diye hem sitemde bulunuyor hem de ricada... Ne yapacağımı ben de şaşırdım... Arabalar ne ki, artık canlılar bile sakata çıkacak neredeyse!.. Öyle yazdım olmadı, böyle yazdım dolmadı, duvar olsa şimdiye kadar canlanıp bir çaresine bakardı!.. Olmuyor işte... Ben üzerime düşen görev neyse yaptım, hatta bir ara üşenmeyip ne kadar çukur varsa saydım, ilgilerine istatistiki bilgilerle açıklamasını yaptım... Ama yine olmadı... Demek ki, ilgilileri Keşan’ın yollarını kaymak gibi görüyor, çukurlardan falan etkilenmiyor... Yoksa etkilenseler hiç bir hal çaresine bakmazlar mı? Tabii ki bakarlar... Her türlü dili dökmeme rağmen bir çaresine bakılamıyorsa; ya görmüyor ve hissetmiyorlar ya da görmek ve hissetmek istemiyorlar... O zaman ilgililerini bir kenara atacağız ve vatandaşımın hâl çaresine bakacağız...

    Keşanlı hemşehrilerime, ‘at sende iki duble, her yer görünsün toz pembe!..’ tavsiyesinde bulunuyor ve 2012 yılında yazdığım ‘Keşan’ı kafa dumanlıyken turlamak bir başkaymış!..’ başlıklı köşe yazımı yeniden sizlerle paylaşıyorum... Ben denedim ve gerçekten her yeri toz pembe gördüm!...  Eğer Keşan’ın sorunlarına çözüm bulunamıyorsa, biz kendimize hâl çare arayacağız ve ilgililerine ayak uyduracağız!.. Başka türlü ne mesut ne de bahtiyar oluruz!..

   İşte 2012 yılında yazdığım “KEŞAN’I KAFA DUMANLIYKEN TURLAMAK BİR BAŞKAYMIŞ!..” başlıklı köşe yazım...

Epey bir zaman olmuştu… Şöyle Keşan’ın bütün cadde ve sokaklarında turlamayalı… Vatandaşım sürekli serzenişte bulunup, aksaklıkları dile getiriyordu, ancak yazabilmem için kendi gözümle bir kez daha görmem gerekiyordu…
24 Nisan 2012 Çarşamba günü Keşan’ın dört tarafını tüm ara sokaklar dahil olmak üzere turladım… Ara ara kısa molalar da verdim… Kilitli taş döşenen sokaklardan geçerken uzun süredir böbreklerimde taşıdığım taşları düşürdüm!.. Yine asfalt olan sokak ve caddelerden geçerken aracımın ne kadar civata ve vidası varsa döküldü… Hele hele Bağkur evlerinin altında kalan caddeden geçerken savaş alanına girdiğimi hissettim… Bir ara şehir merkezine geldiğimde parka oturup soluklanayım dedim ancak başıma bir garson dikildi ve ‘ne arzu edersiniz?’ diye sordu… 50 kuruşluk çayı 1 TL’ye içmemek için yerimden kalkıp, aracıma yöneldim… Başka bir halk parkı(!) aradım kritik yapmak ve soluklanmak için ama şöyle başıma dikilinmeyen ve ‘ne arzu edersiniz?’ diye sorulmayan bir park bulamadım…
Bir ara mezbaha tarafına yöneldim… Hayvan barınağı ve mezbahanın ne kadar yakın mesafede olduğunu ve onca hayvanın kıllarının mezbaha tarafına uçma ihtimalini düşündüm…
Mehmet Gemici Cennet Bahçesi’ne indiğimde de cennetten ziyade cehenneme dönmüştü… Her yer çöp içinde…
Sıra Keşan’ın metruk binalarına geldi… Hangi binanın önünde durduysam… içeriden ya elinde şişeyle, ya da kolunda hatunla çıkan birilerine denk geldim!.. İçinden canlı çıkmayanların ise çöplük yuvası olduğunu gördüm…
Trafik akışı yoğun olan tüm caddeler ise her zaman olduğu gibi sağlı sollu otopark(!) konumundaydı…
Bir ara bizim mekancıların olduğu sokaklardan geçtim… Aman Allah’ım şeytan görmüş gibi süratle uzaklaştım…
Epey bir turladıktan sonra saat 22.00 sıralarında evimin yolunu tutmuştum ki… alkol kontrolü yapan trafik ekibi çevirdi… ‘Üfleyeyim ama boşa gider’ dedim… ‘Şayet 2-3 saat sonra rastlarsanız ne âlâ!..’ diye de espri yaptım…
Kendi kendime bu böyle olmayacak diye mırıldandım… ‘Bir kere de birkaç duble atıp şu Keşan’ı turlamam lazım’ diye söylendim… Bakalım Keşan o zaman nasıl görünecekti bana… Alkolle aram hiç iyi olmadığı halde, hem Keşan’ı hem de gözlemlerimi test etmek adına, 1 gece de olsa bu şerefe nail oldum… Bütün gezdiğim sokak ve caddeleri sil baştan yeniden turladım…
Kilitli taş döşenen sokaklardan geçerken kendimi İstanbul’da Boğaz’da bir yattaymış gibi hissettim!.. Dalgalar öyle hafif hafif sallıyordu ki keyfine doyamadım!
Bağkur evlerinin altında kalan caddeden geçerken Keşan’ı 3 boyuttan izledim!.. Bir aşağı, bir ortaya, bir yukarı iniyordu… Bedava 3 boyutta izleme imkanı bulup, müthiş keyif aldım!
Şehir merkezine geldiğimde parka oturup soluklandım ve başıma garson dikilmeyince ortalığı ayağa kaldırdım… Kapatıp gitmişler bizim halk parkını…
Başka bir halk parkı(!) aradım kritik yapmak ve soluklanmak için ama garsonlu bir park bulamadım…
Mezbaha tarafına yöneldim… ‘Yaa…’ dedim; ‘ne kadar iyi düşünülmüş!..’ Hayvan barınağından al hayvanları, kes mezbahada!... Bu kadar pratik çözüm hangi idareye nasip olur!
Mehmet Gemici Cennet Bahçesi’ne indiğimde ise biraz hayal kırıklığı yaşadım… Hangi bira şişesine saldırsam boştu!..
Keşan’ın metruk binalarına gelince… Hangi binanın önünde durduysam; şenlik vardı… Sallana sallana çıkanlar… Şişeleri tokuşturanlar… Ne ararsanız mevcut…
İçinden canlı çıkmayanlar ise saray gibiydi… Hepsinde bir döşek bulunuyordu…
Trafik akışı yoğun olan tüm caddeler ise bomboştu… Sanki bütün araçlar Keşan’ı terk etmiş, aracım kız gibi salınıyordu caddelerde…
En son yine mekancıların bulunduğu sokaklardan geçtim… Aman Allah’ım ne görsem… Bütün sokakları huriler basmış! ‘Cennete düştüm!’ diye hayal ettim…  Keşan’da mıyım, Cennet’te miyim kestiremedim!
Epey bir turladıktan sonra saat 02.00 sıralarında evimin yolunu tuttum ve bizim trafik ekibine rastlamayınca bu macerayı da kazasız belasız atlattım…
Sonuç mu? Keşan’ı kafa dumanlıyken turlamak bir başkaymış!... Ayrıca bizim yöneticilerin Keşan’ı neden toz pembe göründüğünü de anlamış oldum!..


21 Mart 2015 Cumartesi

DARISI DİĞER YÖNETİCİLERİN BAŞINA!..




   Oluyormuş, hem de bal gibi oluyormuş!.. Yeter ki niyetine girilsin, takip edilsin, ipin ucu kaçırılmasın...
   Bugün sabah saatlerinden itibaren Keşan’ın çarşı merkezindeydim... Malum Keşan’ın cumartesi pazarı ve trafiğin en yoğun yaşandığı gün... Halk pazarı kurulması nedeniyle sadece Keşanlı hemşehrilerimiz değil, çevre ilçe, belde ve köylerin yanı sıra, komşu ülkelerden bile hatırı sayılır misafir geliyor ilçemize alışveriş yapmak üzere...
   Bugün hiç geçmediysem, 6-7 kez turladım İsmail Saraç ve İnönü caddelerini... Bir iki seferinde trafik ekiplerine rastladım, birkaçında ise rastlamadım... Ancak her iki caddede de trafik su gibi akıyordu... Dörtlülerini yakmak kaydı ile birkaç aracın park halinde olduğunu gördüm, ancak kısa süreli işlerini görüp, park işlemini kısa sürede noktaladılar... Yani sürücüler yavaş yavaş kurala uymaya başlarken, trafik ekipleri de meydanı boş bırakmadılar... Hatta o kadar çok keyif aldım ki bu durumdan, görüntülemeyi de ihmal etmedim...
   Özverili çalışmalarından dolayı başta Keşan İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Bahri Kantoğlu’nun nezdinde ekibini kutlarken, uygulama tam oturana kadar ipin ucunu bırakmamalarını da diliyorum... Ve darısı; diğer yöneticilerin başına diyorum!.. Çünkü trafik akışı su gibi akıyordu lakin, araçlar gerçekten suda gider gibiydi!.. Malum yollardaki çukurlar 22 plakaları köçek yapmasının(!) yanı sıra, suyun dalgası gibi de çarpıyordu!.. Umarım yollarımızdaki çukurlar da bir an önce tıkanırda, Keşan’ın en önemli sorunlarından biri daha kapanır... Saygılarımla... 

20 Mart 2015 Cuma

İLAHİ ADALET SADECE VEKİLLERE ÇARPIYOR!..

  
   Zavallı gariban vekiller, açlıkla cebelleşirken, yoksullukla mücadele ederken, kursaklarından iki lokma ekmek geçmezken, asgari ücretin 15 misli ile yaşam mücadelesi verirken, bugün yaşadılar!.. Çok şükür artık ailelerine de zeval gelmeyecek!..
   Maaşların artırılmasını da öngören milletvekillerinin özlük hakları ile ilgili yasa, Komisyondan geçti... İktidarı, muhalefeti hepsinin eller havada, güle oynaya geçirdiler yasayı!.. Eh, ağlayacak halleri de yoktu değil mi?! Vallahi bu akşam onların gecesi... Bugün akşam saatlerinde Komisyondan geçti, kısmetse 1 hafta içinde de Meclis’ten geçer, iş biter... Milletvekillerinin hayatı garanti altındayken, bu yasa ile birlikte sülalesi garantiye girdi birden!.. Ülkemdeki kanunların gözünü seveyim ben!.. İlahi adalet sadece Meclis’tekilere çarpıyor, vatandaşım ise habire çarpılıyor!.. Bizim ülkemiz dışındaki ülkelerin vekilleri sadece görevleri süresinde belli haklardan yararlanırken, bizim vekiller ise kendilerini ömür boyu garanti altına alıyor!.. Kendileri de yetmiyor, karısını, çoluğunu, çocuğunu da garantiye sokuyor!.. Yetmez sayın vekiller yetmez, 7 kuşak sülalenizi de alın garanti altına ki, sade vatandaşım da bilsin işini!.. 7 ceddinizi garanti altına alacak maaşlarınızın; darphanede size özel para basılmadığına göre, vatandaşımın ödediği vergiler, kesilen cezalar ve o da yetmezse satılan karış karış topraklarımızdan karşılanacağı aşikâr!..
   Ağlarsa vatandaşım ağlar, gerisi yalan ağlar!.. Bu gece gelmiş geçmiş tüm milletvekilleri ve aileleri de tef çalıp oynar!.. Eğlenceniz bol olsun... Unutmayın ki; bir gün, binlerce şehit kanıyla sulanmış aziz vatanımızın; bütün gelirleri peşkeş çekilmiş ve her köşesi satılmaya başlamışsa, bunda sizin de katkınız azımsanmayacak kadardır!.. Çünkü; gelmiş, geçmiş ve gelecek vekillerin maaşlarını karşılamaya ne dağ yetişir ne de toprak!.. Saygılarımla... 

19 Mart 2015 Perşembe

SEVABINA BİZE DE BİR ERCEP GÖNDERİN!..




   Bugün İnternet’te dolaşırken, Edirne’de görevi yapan bir meslektaşımın paylaştığı haber dikkatimi çekti... “Gürkan: Geçmişteki hataları düzeltiyoruz!” başlığı altında yapılan haberde, Edirne’de Şükrüpaşa Mahallesi’nde bulunan Prf. Dr. Tayyip Gökbilgin Sokak ile Ali Rıza Efendi Sokak’ın kesiştiği noktadaki yol yapım işindeki olumsuzluğa dikkat çekilmiş ve habere yer verilmesinin ardından, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, ilgili birim sorumlularını yanına alarak incelemede bulunmuş. İncelemesinin ardından ise Gürkan, yolda çalışma yapılacağını ve düzgün bir biçimde tadilatının gerçekleştirileceğini belirterek, “Biz hâlâ geçmiş dönemde yapılan bu ve benzeri hataları düzeltmekle uğraşıyoruz. Sizler gibi duyarlı gazeteciler haber yaparak, vatandaşlar ise bize bilgi vererek bu yanlışları görmemizi sağlıyorlar. Biz de derhal gereğini yaparak bu türdeki yerlerin düzeltilmesini sağlıyoruz.” demiş... Doğrusu çok duygulandım, mutlu oldum ve üzüldüm!.. Sonra da, ‘Allah’ım bize de bir ercep(!)’ diye duaya başladım... Neden mi? Ben anlatayım, siz yorumlayın...
   Şöyle bir hafızalarımızı yoklamaya çalışalım... Bugüne kadar kaç tane bozuk yol, kaç tane bozuk ve yamalı kaldırım, kaç tane belediye eliyle yapılan ancak olumsuzlukla sonuçlanan haberler yer aldı Keşan basınında... Köşe yazısı ise hiç sorma!.. Yılda rahat 300 tane yazı yazdım, 200’ü belediye eliyle yapılan işlerin olumsuzluğu konusunda!.. Muammer Aksoy Caddesi’ndeki parke taşı döşeli yolu bir düşünelim... Denizdeki dalgayı aratmıyor, eğer şoför koltuğunda iseniz çok temkinli olmanız gerekiyor, değilseniz ise başınızın dönmemesi için gözlerinin kapatmanız gerekiyor... Yine böbrek taşı düşürmede ve kürtaja alternatif yol(!) olarak kullanılabiliyor!.. Yine İstiklal Caddesi’nden Büyük Cami Mahallesi’ne geçişte kullanılan Alişah Bayırı Sokak yoluna ne demeli... Yolu sürekli kullanan sürücüler 50 metre mesefeyi 15 dakikada ancak alırken, her türlü temkinlerine karşı yine de araçlarında 6 şiddetinde depremle karşı karşıya kalmış gibi hasar oluşuyor... Yola ilk kez giren ve hızı 30 kilometre ve üzerinde olan sürücüler ise direkt 7.5 şiddetinde depremle yıkılıyor!.. Yollardaki çukurları, köstebek yuvalarını yine ise anlatmama gerek yok sanırım... Şöyle bir evinizin camından uzatın başınızı, çukursuz yol görürseniz şanslı sayın kendinizi!.. Yine kaldırımları anlatmam gerek yok herhalde, bugün yapılıyor, haftasına kendi kendine yıkılıyor!.. Kaldırımlar için depreme de gerek yok çok şükür!.50 kilo üzeri vatandaşımızı taşımıyor!..
   Hadi bunları geçtim de... Düşünsenize, basında yer alan böyle bir haber üzerine Sayın Başkanımız gidecek incelemeye... Hani Gürkan demiş ya, ‘Geçmiş dönemde yapılan bu ve benzeri hataları düzeltmeye uğraşıyoruz’ diye... Sayın Başkanımız ne derdi acaba, böyle bir durum karşısında... Malum, 3 dönemdir işin başında!.. Adama demezler mi; ‘geçmiş de gelecek de sizin eseriniz!’ diye... Hadi bunu da geçelim ve ‘Sevabına bize de bir ercep gönderin!’ diye duaya başlayalım... Çünkü bize gelecek ‘ercep’e geçmişten çok iş düşecek!..


Not: Eskiden bazı büyüklerimiz Recep ismini Ercep olarak telaffuz ederlermiş. Ben de o nedenle ‘ercep’ olarak kullandım. Bilgilerinize... 

17 Mart 2015 Salı

FUHUŞ OLAYLARINA KARŞI TEDBİR; TÜLBENT VE PAMUK!..


   


   Keşan'ı yönetenler size sesleniyorum; sabah şerifleriniz hayırlı olsun efendiler!.. Büyük Cami Mahallesi Şehit Hamdi Sokak sakinlerinin sizlere selamları var!.. Çarşambanızı mübarek ediyor, ‘çarşafa dolanırlar inşallah!’ diyorlar...
Pazartesi -hafta başı-, Salı -sallanır-, Çarşamba -çarşafa dolanır-, Perşembe -perişan gündür-, Cuma -mübarek gün-, cumartesi -tatilin habercisi-, Pazar da -iple çekilen gün-... İşte bu nedenle Keşanımızı yöneten ve sorumluluğu bulunan zat-ı muhteremlere, sorunlarla ilgilenecek gün kalmıyor!.. Vatandaş da çareyi, eli kalem tutanlarda arıyor... ‘Yaz’ diyor, hiç olmazsa namları yücelsin!.. A be yüzlerine tükürsem yağmur zannediyorlar ama yazayım yinede!.. Ama tabii ki ilgililerine değil, Keşanlı hemşehrilerimin tedbirli olmaları nedeniyle, kendilerine bilgi vermek üzere... İlgililerinin zaten haberi varmış ve sokak sakinleri dil dökmekten artık bıkmış usanmış...
   Evet sevgili hemşehrilerim... Fotoğraftan da göreceğiniz üzere, Büyük Cami Mahallesi Şehit Hamdi Sokak’taki bulunan ve bitişik halde olan 2 metruk ev, fuhuş yuvasına dönmüş... Öyle havanın kararması falan da beklenmiyormuş!.. 24 saat açık büfe!.. Hani bizim şu meşhur Fuhuş Parkı (Çocuk Parkı)’nda yapılan pazarlıkların tohumu, bu metruk evlerde atılıyormuş!... Sokak sakinleri yılmış, ancak kimsenin umurunda değilmiş ve muhatap bulamıyorlarmış... Metruk evlerin önünden çocukları ile geçmek mecburiyetinde olan sokak sakinleri; ceplerinde pamuk ile tülbent taşımaya başlamışlar... Evlerin önüne yaklaştıklarında, çocuklarının gözlerini tülbentle kapatıyor, kulaklarına da pamuk tıkıyorlarmış!.. Metruk evlerin yakınlarında oturan aileler ise çocuklarını sokağa hiç salamıyorlarmış...
   Ne kadar huzurlu ve güvenli bir ilçede yaşıyoruz değil mi?! Cebimizde tülbent ve pamuk... Çocuğumuzun elinden tutuyoruz, birkaç metre ileride çocuğumuzun önüne eğilip, ‘dur yavrum şimdi senin kulaklarını tıkayacağım ve gözlerini kapatacağım’ diyoruz... Çocuk, ‘ama niye anne ya da baba’ dediğinde, ‘Ademlerle Havvaların döllenme saati!’ deyip, geçiştiriyoruz...
   Saygıdeğer Keşanlılar, siz siz olun, eğer çoluk çocuğunuzla yolunuz Büyük Cami Mahallesi Şehit Hamdi Sokağa düşerse, aman cebinizden tülbent ve pamuğu eksik etmeyin!.. Büyük ihtimalle bu tüm mahallelerde bulunan metruk evler için geçerlidir... O halde bundan sonra ne yapacağız; fuhuş olaylarına karşı cebimizde tülbent ve pamuk taşıyacağız!..
    Metruk evlerin yakınında olan kadın hemşehrilerim de sevabına başlasınlar tülbent oyalamaya... Benden de pamuk gidecek ilgililerine hediye... Oyaladıkları tülbentleri paket yapıp, yollasınlar sorumlu kişilere!.. Yok canım, onlar da gözlerini bağlamaları için değil, boyunlarına aksesuar olarak taksınlar diye... Mahalle yılmış ve onlar hâlâ görüp duymamışlarsa; zaten gözleri kör, kulakları da sağırdır mutlaka!.. Saygılarımla...



KEŞAN’IN MERKEZİNDEKİ KERHANEYİ SONUNDA KAPATIYORMUŞUZ!..


   Bizim görmezler, duymazlar, bilmezler; sonunda gördüler, duydular ve harekete geçtiler!.. Keşan Ortopedik Engelliler Çocuk Parkı yıkılıp, yeniden düzenlenecekmiş... Keşan Belediyesi Halk Ekmek Şirketi bünyesinde olan ve kira ödemediği için tahliye davası açan şirket, davayı kazanmış... En kısa sürede de park alanı tamamen yıkılacak ve kapalı alan inşa edilmeyecek şekliyle yeniden düzenlenip, halkın hizmetine sunulacakmış... Ne diyelim, gözümüz aydın... Keşan’ın merkezindeki kerhaneyi sonunda kapatıyormuşuz!.. Kapatıyoruz kapatmasına da, umarım yine birilerine peşkeş çekilip, sözde ihale yoluyla bir işletmecinin inisiyatifine bırakılmaz yeniden düzenlenecek parkımız... Duvarlarla örülmez, ortaya bir kapalı bina dikilip mini market inşa edilmez... Küçük bir süs havuzu konulur orta yere ve etrafı banklarla çevrilir... Her iki köşesine oyun grupları yerleştirilip, dört bir yanına masası olmayan banklar konulur... Yeşil alanla kaplanır parkın dört bir yanı... Çay ocağı vs’de gerek görülmez... Parası olan da girer, olmayan da... Rahatla oturur, soluklanır, kafasına birileri dikilmeyip, ‘ne içersiniz?’ diye sormayacağından emin olarak!.. Her iki tarafında oyun grubu konulur ve masalar ile kapalı alan oluşturulmazsa, birileri de kadın ticareti yapacak meydan bulamaz o zaman parkta!.. Çarşı merkezinde suyunu da, soğuk içeceğini de bir bankta oturup yiyebileceği boğaca, simit vs. gibi gıdaları alabileceği birçok yer de var vatandaşımın... Alır simidini, suyunu ya da soğuk içeceğini, hem soluklanır hem karnını doyurur bir bankın köşesinde hem de çocuğunu eğlendirir... Eğer illaki parkta çay içmek istiyorsa, zaten hemen 50-60 metre ilerisinde çay ya da sıcak içecekler içebileceği park da mevcut... Tercih vatandaşın... Ama madem yeni bir düzenlemeye girilecek, hiç olmazsa bu parkımız ‘Halk Parkı’ olsun ve Keşanlı hemşehrilerimiz ve dışarıdan gelen misafirlerimiz bu parkımızda rahatla soluklanabilsin, dinlenebilsin ve özgür olduğunu hissetsin... Umarım yanlış üstüne yanlış yapılmaz ve hiç olmazsa Keşan’da bir parkımız ‘Halk Parkı’ olarak anılır!.. Saygılarımla... 

16 Mart 2015 Pazartesi

PARK YASAĞI MI, HER YER -ÇIFIT ÇARŞISI- GİBİ!..


   Tarih: 12 Mart 2015 Perşembe... Keşan’daki yerel gazetelerin hepsi, değişik başlıklarla çarşı merkezinde bulunan ve park yasağı olan caddelerde yapılan uygulamaya yer verdi sayfalarında... Kimisi caddelerin boşaldığına vurgu yaptı, kimisi kesilen cezalardan bahsetti, kimisi caddelerin rahatlamasından... Bu caddeleri kullananlar bir ‘oh’ çekti derinden... Şükür artık trafikte sıkışma yaşanmayacak, neredeyse günün 14 saatini özel park yeri gibi kullanan sürücülerden kurtulacak, çarşı merkezinde 5-10 dakikalık işi olan vatandaşım da aracını sadece işini görene kadar bu caddelere park edebilecekti... Hem polis özveri gösterecek hem de esnaf destek olarak, işbirliği içinde park uygulaması düzene girecekti... Haberin gazetelerde yer aldığı gün ben de çarşı merkezindeydim ve bizzat caddelerdeki ferahlığı gözlemledim... İçimden de ‘bakalım kaç gün sürecek!’ dedim... Haberin çıktığı gün ve ertesi gün caddelerdeki ferahlık devam etti... Hafta sonu hakkında hiçbir bilgim yok ancak bugün yeniden çarşı merkezine çıktığımda, eskilerin bir sözü vardır -çıfıt çarşısı gibi!- işte aynen böyleydi... Bırakın tek sıra parkı, araçlar çifter çifter sıralanmıştı... Ve gazetelerde çıkan bu açıklamanın üzerinden daha hafta bile geçmemişti... Ortada ise ne polis ne zabıta ne de durumdan şikayetçi olan esnaf vardı!.. Anlayacağınız -çıfıt çarşısına- alışık olan tüm ilgililer, belli ki halinden memnundu ve yadırgayıp da durumu ilgililerine bildiren yoktu... Ancak benim ilgimi çekmiş, rahatsızlık duymuş, bir vatandaş olarak aldatıldığımı hissetmiş ve hemen fotoğraflayıp, yazmak üzere gözlemde bulunmuştum... Ve evime geldiğim gibi de bilgisayarın başına oturup, yazmaya başladım...
   Madem bir işin sonunu getiremeyecektiniz, neden paçaları sıvadınız... Siz zanneder misiniz ki iki gün denetlemekle bu işin sonucunu göreceksiniz... En az 1-2 ay boyunca sürekli olarak bu caddelerde kontrol yapmalısınız ve tamamen düzeni oturttuğunuzdan emin olduktan sonra ihbar odaklı kontrol yapabilirsiniz... Ha, maksadınız gazetelerde yer bulup, ‘dostlar alışverişte görsün’ hesabı ise ona diyecek sözüm yok... Ama işte böyle bir düşman(!) çıkar, bütün foyanızı da ortaya koyar...  Saygılarımla...








15 Mart 2015 Pazar

SİTTİN SENE İKTİDARLIĞI GÖREMEZSİNİZ!..


   Dün yayımladığım, “BREH VEDAT, BAŞKAN ÖZCAN’I NE ÇOK KORKUTMUŞSUN!..” başlıklı köşe yazımın ardından birçok hemşehrim Facebook hesabıma özelden mesaj göndererek, yazımla ilgili yorumlarını dile getirdi... İlk 1 saat içinde özelden gelen mesajlara cevap verdim ama baktım ki yetişemiyorum, en iyisi köşe yazısı ile toplu cevap vereyim dedim... Bu arada mesajların içeriği, genelde Cumhuriyet Halk Partililerin birbirlerine karşı olan tutum ve davranışları ile ilgiliydi...     Yine bir hemşehrimiz, yazımın altına açıkça yorumunu yapmış ve ‘Ben de olsam gitmezdim Neşe Hanım. Başkanımızın Encümen (Belediye Meclisi) listesini çizen adamın yanında olmaması gayet normal. Yerel seçimde Vedat Bey, CHP İlçe Başkanı değil miydi?’ demiş... Yine dünkü köşe yazımı, yazımın içinde de belirttiğim üzere CHP’li hemşehrilerimizden gelen soruları derleyerek yazdım... Yani onların duygu ve düşüncelerini dile getirdim... (Facebook sayfamda paylaştığım yazımın altına yorum yapan hemşehrimiz, zamanında o konu ile ilgili de yazı yazmış ve ‘Vedat Matrix olmuş!’ başlığı altında yayımlamıştım)
   Şimdi gelelim benim duygu ve düşüncelerime!.. Dün, Cumhuriyet Halk Partisi Keşan İlçe Başkanlığında, CHP Edirne milletvekilliğine aday adayı olan 5 kişi yerine sadece Vedat Koyuncu adaylık açıklamasını yapmış ve CHP’li Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan da adaylık açıklamasına gitmemiş olsaydı, CHP’liler bu kadar tepki vermezdi, ben de vermezdim... Çünkü; gelmemesinin bir nedeni olabilir, şehir dışında bulunabilir, zaten izinli ve bir mazereti vardır diye düşünülür ve tepki gösterilmesi için somut bir delil olmazdı...
    Yine Sayın Özcan, 5 aday adayından son iki tanesinin adaylık açıklamasına katılsa, ‘herhalde işi vardı ya da şehir dışındaydı, ancak son iki aday adayının açıklamasına yetişti’ denilip, gözardı edilebilir ve bu kadar tepki verilmezdi...
   Ve yine Sayın Özcan, aday adaylarına aynı mesafede olduğunu belirtmemiş ve ‘ben tarafım, hatta herkesin tarafındayım ama bir-iki kişinin tarafında değilim, bunların için de -Vedat Koyuncu- da var’ deseydi, yine bu kadar tepki almaz ve ‘zaten peşin peşin söyledi’ denilirdi... Ama ağzından çıkan ile duruş aynı istikameti göstermiyorsa, verilen tepki de böyle oluyor işte...
   Evet saygıdeğer CHP’liler... Doğrusu beni ilgilendiren çok daha başka bir yönü var bu konunun... Belki bu dönem CHP’lilerden medet umuyorum, belki kurtuluşu onların iktidarlığında görüyorum, belki ülkemin geleceği için onlara muhtacım... Ama görüyorum ki, onlar birbirine muhtaç değil!.. Görüyorum ki onlar birbirlerine düşman! Görüyorum ki, onlar ülkede iktidarlığı değil, kişisel iktidarların peşindeler!..
   Devam edin, yolunuz açık olsun... Şunu bilin ki; bu şekilde davranmaya devam ederseniz sittin sene iktidarlığı göremezsiniz!.. Cumhuriyet Halk Partisine bel bağlayan insanların umutlarını da çalarsınız...
   Ve saygıdeğer Cumhuriyet Halk Partililer... Siz siz olun, partiye emek veren kişileri bir yerlere getirip destekleyin... Tepeden inen ve uzaydan gelmiş gibi seçimde karşınıza çıkan kişilere bel bağlayıp medet ummayın... Sonra böyle sizi beğenmiyorlar, partinizin değil de kendi iktidarlıklarını yaratıyorlar... Saygılarımla...






14 Mart 2015 Cumartesi

BREH VEDAT, BAŞKAN ÖZCAN’I NE ÇOK KORKUTMUŞSUN!..


   Bugün Cumhuriyet Halk Partisi Keşan İlçe Başkanlığında, CHP Edirne milletvekilliğine aday adayı olan 5 kişinin adaylık açıklaması vardı... Saat 11.30’da Vedat Koyuncu (Keşan), saat 12.00’de Gürkan Güneser (Edirne), saat 12.30 Okan Gaytancıoğlu (Havsa), saat 13.00 Teoman Özdöl (Edirne), saat 14.00 Suat Polat (Edirne) açıklamasını yaptı... Ne gariptir ki, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan, CHP Keşan İlçe Başkanlığında daha önce aday adaylıklarını açıklayan tüm milletvekili aday adaylarının açıklamalarına katılıp, tarafsız bir tutum sergilerken, bugün ise 5 aday adayından sadece birine, Sayın Vedat Koyuncu’nun aday adaylığı açıklamasına katılmadı... Acaba, Sayın Koyuncu uzun yıllar partiye emek vermiş bir isim olduğu için mi? Acaba Sayın Koyuncu, Gençlik Kolları Başkanlığı, CHP Keşan İlçe Başkanlığı gibi görevlerde de bulunduğu için mi? Acaba, bugün açıklama yapan aday adaylarından biri Havsa’lı 3’ü Edirneli, sadece Sayın Vedat Koyuncu KEŞANLI olduğu için mi?
   Bu soruları ben değil, bana Keşanlı CHP’li hemşehrilerim sordu... Çünkü ben, bugün aday adaylığını açıklayan 5 milletvekili aday adayının da açıklamasına gitmedim, şahit olmadım... Ancak bana ulaşıp bilgi verilmesi üzerine, sosyal paylaşım sitesi olan Facebook’tan tüm aday adaylarının sayfalarına baktım ve fotoğraflardan durumu anladım... Çok fesatsınız ve sevgili CHP’li hemşehrilerim!.. Hiç Sayın Başkanımız partilisini hem de Keşanlı hemşehrisini dışlar mı? Hem de Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu kadar emeği geçen, mücadele veren partilisini!... Kabahat Vedat Bey’de!... Öyle saati erken tutmayacaktı, erken erken açıklamasını yapmayacaktı... Günahına girmeyin Sayın Başkanımızın... Uyanamamıştır da ondan gelmemiştir!.. Yoksa taraf tuttuğundan, sevmediğinden, nefretinden, korkusundan olacak değil ya!.. Saygılarımla... 

13 Mart 2015 Cuma

SARHOŞTUM AYDIM, AYMAZ OLAYDIM!..


   Bu sabah saat 09.30 sıralarıydı... Yine çoğu zaman olduğu gibi, telefonumda kaydı olmayan bir numara aramıştı... Aramıştı diyorum çünkü o anda telefonum bulunduğu farklı br odada olduğum için duymamış ve cevapsız çağrıyı görünce, hemen geri dönmüştüm... Her zamanki gibi, yine sabah sabah sinir katsayısı yükselen ve yaşadığı sinir bozucu hadiseyi benimle paylaşmak isteyen bir hemşehrimiz aramıştı!.. Bu arada ifade ettiğine göre, benden önce Keşan Belediyesinde de ilgili birimlere ulaşmak istemiş şikayetiyle ilgili ama ‘parmak basma’ saati geçtiği halde, ilgilileri henüz parmağını geçirmemiş!.. Neyse biz konumuza dönelim, parmak işini sonunda yine irdeleriz...
   Keşan’ın yıllardır kanayan trafik konusuydu hemşehrimizin bu sabah ki sorunu... Ancak sorunun ana kaynağının, çözüm getirmesi gerekenler olduğunu belirtti... Keşan Belediyesi Hizmet Binası’nın etrafındaki bütün park alanlarının, belediye personel araçları ile doldurulduğunu iddia etti... Sağı, solu, ortası, kenarı... Zabıtalar çekiyorlarmış dubaları, tutuyorlarmış bütün parsayı... Hadi Belediye Başkanının makam aracı içim ayrılan, hadi yanında da bir iki resmi araç için ayrılan yerleri anlıyorlarmış da, hizmet binasının bütün çevresi belediye personelinin araçları için ayrılan park yerimiymiş... Eğer öyle ise bu açıklansınmış, değil ise de dubalar ortadan kaldırılsınmış... Bunu zabıta birimine sormak istemiş önce ama kimseyi bulamamış... Güya belediye personeli girişlerde parmak basıyormuş, ancak bu sabah ilgili birimin amiri parmağını evde unutmuş!.. Ha birde Belediye Hizmet Binası’nın giriş kapısı yönündeki tek gidişli yoldan, belediye personelinin ters yönde giriş yaptığına şahit oluyormuş... Onlar kurallara uymazsa, diğer sürücülerin uymaması çok doğalmış... Olur mu be hemşehrim... Onlara mubah, vatandaşa ceza!.. Hem belki araçlarına bir hasar gelmesin diye giriyorlardır ters yola... Kesin doğru yolda vardır bir çukur, dalıp da vatandaşın halini anlayacaklarından korkuyorlardır... Park için yerlerini ayırtıp, sürücülerin çilesini anlamamak için bu yola başvuruyorlardır... 3 gün üst üste park yeri bulmak için Keşan’ın merkezini 5 kez turlayıp çeyrek depo yaksalar, çukurlu yollara araçları ile dalsalar, birde parmak basmak için telaş yapıp, bütün çekecekleri bu ceremeyi de göze alarak 1 saat önce evlerinden çıksalar, o zaman Hanya’yı Konya’yı anlayacaklar da... Ancak onlar; görmezleri, bilmezleri, duymazları oynuyorlar!.. Eh biz çalalım, onlar oynasın bakalım... Elbet bir gün, onların çalıp, bizim de oynayacağımız vakit gelecek... Şimdiden istek yapıyorum: sarhoştum aydım aymaz olaydım!..


SAROS KÖRFEZİ’NDEKİ SAHİLLERİMİZİN İÇİN SENE-İ DEVRİYE!..


   Euzu billahi mineşşeytanirracim, bismillahirrahmanirrahim... Yüce rabbim; sen Sağlık Bakanımız muhterem Mehmet Müezzinoğlu, Edirne Valimiz muhterem Dursun Ali Şahin, Keşan Belediye Başkanımın muhterem Mehmet Özcan, yine çok muhterem sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve ilgili kurum amirlerinin dualarını kabul eyle ya rabbi!.. Gelmiş geçmiş ne kadar vekilimiz, valimiz, ilgili kurum amirimiz varsa, sen onların da dualarını kabul eyle ya rabbi!.. Ya rabbim, her yıl olduğu gibi yaz dönemi öncesi Saros Körfezi’ndeki sahillerimizin durumu masaya yatırılır, sorunlar ele alınır, yazılır çizilir ve rafa kaldırılır... Bu yılda ilkbahar mevsiminin girmesiyle birlikte yine sorunlar akla gelecek ve yine masaya yatırılmak üzere bir araya gelinecektir...
   Siz deyin 5 sene ben diyeyim 9 sene... Yerel gazete arşivlerini karıştırın da kaç yıldır masaya yatırıldığını görelim hep birlikte... Benim çok net hatırladığım, 2006 yılında Kaymakam Akdülkadir Karataş olmak üzere şimdiki Kaymakamımız Bekir Dınkırcı ile birlikte 4 ayrı kaymakamımız görev yaptı Keşan’da... Sene hesabı ortada!..
   Vatandaşımız, her yaz mevsimine girilmesi ve sahillerde hareketlenme başlaması ile birlikte, başlıyor hatim duası etmeye!.. Bu sefer vatandaşımızdan önce ben davranayım da, sevapların hepsini kapayım dedim kendimce!.. İlkbahar mevsimine girdiğimiz şu günlerde; Allah, sahillerimizle ilgili sorunları masaya yatıran ve bir daha kaldıramayan ilgililerin sene-i devriyesini kabul etsin!.. Sene-i devriyelerinin kabulü için; El Fatiha!...



11 Mart 2015 Çarşamba

BİZ YİYEMİYORUZ, SİZ YEYİN SAYIN VEKİLLER!..

   
   Üç gün konuşuruz, dördüncü günü biter!.. Yapın zammı gitsin anasını satayım!.. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, maaşların artırılmasını da öngören milletvekillerinin özlük hakları ile ilgili bir yasanın çıkarılması gerektiğini ifade ederek, “3 gün konuşurlar, 4’üncü gün biter kardeşim. Kim konuşacak? Haksız bir iş mi yapıyoruz?” demişti... Vallahi haklı Sayın Arınç!.. Koyunlar konuşur mu? Konuşmaz... Bir iki gün meleriz, ondan sonra da sesimizi keseriz... Artırın gitsin!.. 15 bin TL yetmez, 20 bin TL yapın... Nasılsa göz açıp kapatıncaya kadar emeklilik hakkını da elde ediyorsunuz, 2 yıl sonra köşeyi kaparsınız!.. Ayda 30 bin TL’yi bulana bulana yersiniz!.. Biz yiyemiyoruz nasılsa canım, bari yemeyi bilenler yesin!.. Hatta ne kadar hısım akrabanız, eşiniz dostunuz varsa onları da Meclis’e alın ki, gelen gideni aratmasın!.. Hem vallahi hakkınız!.. Vatandaşa kazık gibi zamlar, size bol kepçeden paralar!.. Ülkemdeki adaletin gözünü seveyim ben!..
   Yakında kısmetse sadece milletvekillerine çalışacağız, yetmediği yerde satıp satıp maaşlarını karşılacayacağız!.. Satılık bir şey kalmazsa da, artık milletvekillerimizi satışa sunup, ‘bunlar milli ganimet!’ diyerek, pazarlayacağız!.. 550 kelle, 2 yılda bir emeklilik hakkı, ömür boyu emekli maaşı... Ülkemizin her yerinden altın fışkırsa, direkt milletvekillerinin yakasına yapışır ve onların saltanatını karşılamaya yetmez vallah!.. Arttırın gitsin, ihtiyacınız vardır kesin!.. Bizim karnımız aç ama çok şükür gözümüz tok... Allah ülkemizi de karnı aç ama gözü tok milletvekillerinden ihsan eylesin!.. Saygılarımla...


   Aşağıda, bazı ülkelerin milli gelir düzeyleri ile milletvekili maaş ve özlük haklarını paylaştım... Türkiyemin vekilleri yine bir numara!..


NORVEÇ:
Kişi başı milli geliri: 98.000 $.
Milletvekili maaşı: 7.500 $.
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: 65'ten sonra.
Maaşın milli gelire oranı: % 7.6.

İSVEÇ:
Kişi başı milli geliri: 65.000 $.
Milletvekili maaşı: 4.200 $.
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: Yok.
Maaşın milli gelire oranı: % 6.4.

DANİMARKA:
Kişi başı milli geliri: 64.000 $.
Milletvekili maaşı: 5.000 $.
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: Yok.
Maaşın milli gelire oranı: % 7.8.

FİNLANDİYA:
Kişi başı milli geliri: 52.000 $.
Milletvekili maaşı: 4.000 $.
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: Memur gibi.
Maaşın milli gelire oranı: % 7.6.

HOLLANDA
Kişi başı milli geliri: 52.000 $.
Milletvekili maaşı: 5.660 $.
Yan ödeme: 150 $.
Emeklilik: Memur gibi.
Maaşın milli gelire oranı: % 10.8.

AVUSTURYA:
Kişi başı milli geliri: 50.500 $.
Milletvekili maaşı: 8.100 $.
Yan Ödeme: Yok.
Emeklilik: Yok.
Maaşın milli gelire oranı: % 16.

BELÇİKA :
Kişi başı milli geliri: 47.000 $.
Milletvekili maaşı: 5.064 $.
Yan ödeme: 1.423 $.
Emeklilik: Yok.
Maaşın milli gelire oranı: % 10.6.

İNGİLTERE:
Milli geliri: 46.500 $.
Milletvekili maaşı: 6.200 $.
Yan ödeme: Londra kenti 9 gidiş-geliş bileti.
Emeklilik: Memur gibi.
Maaşın milli gelire oranı: % 13.3.

FRANSA:
Kişi başı milli geliri: 46.000 $.
Milletvekili maaşı: 4.648 $..
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: 55 yaş sonrası.
Maaşın milli gelire oranı: % 10.

İTALYA:
Kişi başı milli geliri: 40.000 $.
Milletvekili maaşı: 9.150 $.
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: Memur gibi.
Maaşın milli gelire oranı: % 22,8.

İSPANYA:
Kişi başı milli geliri: 37.000 $.
Milletvekili maaşı: 2.312 $.
Yan ödeme: 1.500 $.
Emeklilik: Memur gibi.
Maaşın milli gelire oranı: % 4.

ÇEK CUMHURİYETİ:
Kişi başı milli geliri: 21.000 $.
Milletvekili maaşı: 1.900 $.
Yan Ödeme: Yok.
Emeklilik: Yok.
Maaşın milli gelire oranı: % 9.

LİTVANYA:
Kişi başı milli geliri: 15.000 $.
Milletvekili maaşı: 820 $.
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: Yok.
Maaşın milli gelire oranı: % 5.4.

POLANYA:
Kişi başı milli geliri: 14.000 $.
Milletvekili maaşı: 1.893 $.
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: Yok.
Maaşın milli gelire oranı: % 13.5.

ERMENİSTAN:
Kişi başı milli geliri: 4.000 $.
Milletvekili maaşı: 200 $.
Yan ödeme: Yok.
Emeklilik: Yok.
Maaşın milli gelire oranı: % 5.

TÜRKİYE :
Kişi başı milli geliri: 10.000 $.
Milletvekili maaşı: 5.600 $.
Yan ödeme: Harcırahlı.
Emeklilik: Yaş sınırı yok.
Çifte emekli geliri var.
Maaşın milli gelire oranı: % 56
Sosyal haklar:
2 yılda emeklilik hakkı
Emekli olunca ömür boyu ayda 6 milyar TL maaş