2 Mart 2015 Pazartesi

GAVUR MEMLEKETİNDE ÜSTÜME TUHAFLIK ÇÖKTÜ, KEŞAN’A DÖNÜNCE HİÇ BİŞEYCİĞİM KALMADI!..


   Bundan 4-5 yıl önceydi yanlış hatırlamıyorsam... Yunanistan’ın İskeçe kentindeyiz... 2-3 günlük bir yurtdışı gezisiydi... Aynı zamanda eski İskeçe’nin kuruluş yıl dönümü ile düzenlenen şenliğe katılmıştık... O kadar kalabalıktı ki şenlik alanı, iğne atsan yere düşmeyecek gibiydi... Bir o kadar da araç vardı şenlik alanının etrafında... Siz deyin 2 bin ben diyeyim 3 bin... Şenlik alanına geçmeden önce yani aracımızı uygun bir yere park edişimiz esnasında bir tuhaflık hissetmiştim... Ancak bu tuhaflığın ne olduğunu da bir türlü çözemedim!.. Neyse o gece Yunanlıların şenliğine ortak olduk ve oldukça keyif aldık... Ertesi gün kenti dolaştık... Hem aracımızla hem de yaya olarak... Öyle bir tuhaftı ki, kent merkezinde cadde ve sokaklarda yaya olarak karşıdan karşıya geçmek istediğimizde hiç zorlanmıyorduk!.. Hatta sanki sürücüler karşıdan karşıya geçmeyi niyetlendiğimizi hissediyor ve hemen freni basıp araçlarını durduruyor ve bize yol veriyordu!.. Bir o kadar eğlenceli olduğu halde 2-3 günlük Yunanistan turumuz bir o kadar da tuhaf hissetmiştim kendimi!..
   Neyse, nihayet Keşan’a dönmüş ve yoğun iş tempoma başlamıştım... Hastane Caddesi’nde yaya haldeydim... Muhtemel bir haber takibindeydim... Bir anda caddenin ortasında zıt yönden gelen iki aracın durduğunu ve şoförlerinin camları açıp lafladığını gördüm... Hatta biri diğerine bir kağıt parçası da uzatmıştı... Derken az ileride bir aracın cayır cayır korna sesiyle irkildim... Meğer caddede gördüğü bir yakınına selam veriyormuş!.. Derken Tekel Meydanı’nda aldım soluğu... Yaya geçidinden karşıya geçmek üzere beklerken, benden önce niyetlenen vatandaşlarımın esintisi ile 5-10 dakika bekledim... Hangi vatandaşım karşıdan karşıya niyetlense, araçlar üstüne üstüne geliyor, ezilmemek adına da bir hışımla geri vitese takıp, kendilerini kaldırıma atıyorlardı... Akşam saati yaklaştığında ise kulaklarımın pası tamamen silindi!.. Bir düğün konvoyuna denk gelmiştim ve korna sesinden ortalık inliyordu... Aracının camını aralayıp, sigarasını da bira şişesini de fırlatanlara şahit olmuştum bir iki gün içinde... Anlayacağınız Yunanistan’da üstüme çöken o tuhaflığı, iki günde attım Keşan’a gelince!.. ‘Yurdum insanı be’ dedim kendi kendime... Elin gavur memleketinde ne korna sesi ne de yayalara saygısızlık vardı... Hal böyle olunca da gavur memleketinde üstüme, anlayamadığım bir tuhaflık çökmüştü!.. Neyse kısa bir geziydi de, tuhaflık üstüme temelli musallat olmadan, memleketime geldiğim gibi kendime geldim!..
   Peki bunu niye mi anlattım... Geçtiğimiz hafta içinde motosiklet sürücülerine yönelik yazdığım eleştiri yazısından sonra bir hemşehrimiz içerlemiş!.. Neden sürekli motosikletler göze batıyormuş, araçlara göz yumuluyormuş... Vallahi sevgili hemşehrimiz, araçlar ve dolayısı ile araç sürücülerine iltimas geçtiğimiz falan yok... Ancak araç sürücülerinin uygunsuz tavırlarına o kadar çok alıştık ki, normale dönerlerse üstümüze tuhaflık çöker diye korkuyorum!.. Kafayı çekerler, araçlarını pistte sanıp patinaj yaptırırlar... Birine sinirlenirler kornaya aralıksız basarlar... Selamlaşmalarını bile korna ile yaparlar... Yayalara karşı öyle tahammülsüzdürler ki adeta ezmek için çaba sarfederler... Kaza mı yaptılar... Alkol varsa sürücüsünü bulana aşk ola!.. Ehliyeti kaptırmaktansa hemen tüyerler, araçlarını dahi düşünmezler... Ya da alkolsüz bir yarenlerini sürücü diye yutturmayı denerler!.. Anlayacağınız araç sürücülerinin entrika ve tuhaflıklarına öyle çok alıştık ki, onlar artık bize normal gelmeye başladı... Ben de kendi kendime dedim ki; hiç olmazsa motosiklet sürücüleri üzerine yoğunlaşıp tedbir alalım, ileride onlarında her türlü uygunsuz davranışını normal bir davranış olarak algılamayalım... Araç sürücülerini bu saatten sonra eğitip yola getiremeyiz ama hiç olmazsa motosiklet sürücüleri kurtarabiliriz!.. Bu arada kurallara uyan ve gürültü kirliliği yaratmayan araç sürücülerine de teşekkür ediyorum... Saygılarımla...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder