31 Mart 2013 Pazar

BU FİLM 88 KERE DE TEKRARLANSA YOK FAYDA!

Evet sevgili Keşanlılar, İpsalalılar ve Enezliler... 30 Mart 2013 Cumartesi günü sayın Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımı ile yapılan “Bölge Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu toplantıyı aranızdan izleyenler oldu... Zaten izleyenler, bundan önce defalarca yapılan benzer toplantıya da katılanlardı! İzlemeyenler ise hiçbir şey kaçırmadı!
Bölge sorunlarının masaya yatırıldığı toplantının benzerini defalarca izledim, takip ettim... İnanın protokolden başlayın da vatandaşa kadar katılanlar aynı simalardı...
Pardon, hemen araya girip, küçük bir değişikliği atlamadan not düşeyim... Daha önceki toplantıda Sayın Bakanımız Milletvekili olduğu için korumaları yoktu, genelde kendisine Danışmanı Tarkan Bey refakat ederdi... Bu sefer birkaç korumayla geldi... Yine Sayın Valimizin korumalarında da değişiklik yapıldığı gözlendi... Onun haricinde her şey ve herkes daha önce olduğu gibi yerli yerindeydi! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (1 Nisan 2013 Pazartesi) sayısında...>

KEŞAN’DA TARİHİ BİR GÜN YAŞANDI!

Dün sabah erken saatlerde Keşan’ı şöyle bir turaladım... İlk defa gözlerime inanamadım... Günlerden Pazar ve devletimin memuru da işçisi de harıl harıl çalışıyor! Efes Yolu’nun altında kalan yani Şehirlerarası Terminal’den başlayıp, Sanayi Kavşağı’nın altındaki tali yol, Enez Kavşağı’nın altına kadar iş makineleri ile dolu. Bir yandan işçiler, kürekle çukurlara mıcır atıyor, diğer yandan üzerinden silindir geçerek düzlüyor... Yıllardır araçlarımızı haşat eden çukurlar teker teker kapanıp, yamanıyor...
Bu çalışma azmini görünce hemen diğer çukuru bol sokak ve caddelerimizi de turaladım... Aynı heyecan ve çalışma şevki buralarda da mevcut. Bunca yıl bekleyen ve artık neredeyse marka(!) haline gelen çukurlarımız artıl yok denecek kadar az...
Şeytan dürttü! Bir de kavşakları gezeyim dedim... Destek Kıtaları Kavşağı’na geldiğinde 3-5 kişi ölçüm biçim yapıyor... ‘Kolay gelsin, hayırdır’ dediğimde ise ‘Çalışma yapıyoruz, kavşaklar yenilenecek’ cevabını alınca afalladım... Doğrusu ‘ciddi misiniz, hangi dağda kurt öldü?’ deyince, az daha fırçayı yiyordum! <Devamı Keşan'ın Neşe'si gazetesinin yarın ki (1 Nisan 2013 Pazartesi) sayısında...

29 Mart 2013 Cuma

SORUN VE ÇÖZÜMLER BELLİ, BİZE ÇÖZECEK ZATI MUHTEREMLER GEREKLİ!

Sağlık Bakanımız Sayın Mehmet Müezzinoğlu, bugün Allah kısmet ederse Keşan’ımızda olacak ve partisinin Keşan İlçe teşkilatı tarafından düzenlenen ve Ahmet Yenice Ortaokulu Sevim Yenice Kültür Salonu’nda(!) gerçekleştirilecek “Rozet Takma” töreni ile sivil kuruluş temsilcilerinin yer alacağı, Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek “Bölge Sorun ve Çözüm Önerileri” konulu toplantıya katılacak.
Doğrusu “Bölge Sorun ve Çözüm Önerileri” konulu toplantıyı çok merak ediyorum... Acaba Keşan’ımızda ve bölgemizdeki sorunlarda düne göre bir artış mı yaşandı... Yoksa sık sık dile getirilen çözüm önerilerine yeni alternatif öneriler mi eklendi... Ya da her zaman olduğu gibi Erikli’den başlayıp, Enez’in limanından, İpsala’daki çeltik tarlalarının havadan ilaçlanmasına kadar olan ve bütün toplantılarda masaya yatırılanlar mı uyandırılacak! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (30 Mart Cumartesi) sayısında...>

28 Mart 2013 Perşembe

TEKİRDAĞ, ÇANAKKALE VE KIRKLARELİLİ ERKEKLER GÜCENMİŞ!

10 gündür yazacağım ama Keşan’ın gündemi o kadar hızlı değişiyor ve konular birbirini kovalıyor ki, bir türlü fırsat bulup da dile getiremedim...
Hatırlarsanız bu ay içinde Kenan Işık tarafından sunulan ve atv’de yayınlanan “Kim 500 Milyar İster” yarışma programında “Sevdiği zaman adam gibi seven, sevdiğini aldatmayan, sevdiğini üzmeyen ondan başkasını gözü görmeyen, sadık, dürüst, namuslu, neşeli erkekler hangi ilimizdedir?” şeklindeki soruya ve sorunun da “Edirne” olmasındaki kendime göre tuhaflığına dikkat çekmiş, bir hata yapılmış olabileceğini vurgulamıştım... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (29 Mart 2013 Cuma) sayısında...>

27 Mart 2013 Çarşamba

DEVLET’TEN MEDET UMANLARA ALLAH RAHMET EYLESİN!

CHP’li Edirne İl Genel Meclisi üyeleri, 23 Mart 2013 Cumartesi günü, İzzetiye köyüne giderek, 8 Kasım 2006’da Uzunköprü’nün Elmalı köyünde kanalizasyon çalışmaları sırasında göçük altında kalarak yaşamını yitiren Erkan Cinci (33) ve Nurettin Şahin’in ailelerinin tazminatlarını alamamasıyla ilgili Şahin’in eşi Türkan Şahin’e ziyarette bulunmuş ve konuyla ilgili üzerlerine düşeni yapacaklarını belirtmişti.
Ziyaretle ilgili gelişmeler yerel basının tümünde yer aldığı için detaylara girmeyeceğim.
Olayın özü; iki kişi de ‘Devlet’ adına hizmet veren bir kurumda çalışırken hayatlarını kaybetmiş, ancak ‘Devlet’ bunların ailelerine sahip çıkmamış...
Gazetelerde bu haberin yer almasının ardından ‘belki iletişim kopukluğu ya da yanlış anlaşılma vardır’ düşüncesiyle, konunun asıl muhatabı olan Uzunköprü Kaymakamı Sayın Uğur Kolsuz’u arayıp, bilgi almak istedim.
<Devamı Önder gazetesinin yarınki (28 Mart 2013 Perşembe) sayısında...>

26 Mart 2013 Salı

SUÇLU KİM?

Biliyorum günlerdir aynı konu üzerinde yazmam belki bazılarınızın canınızı sıkmış ve farklı konulara değinmemi isteyebilirsiniz ancak bir kez daha anlayış göstermenizi hatta göstereceğinizi umarak, 6 cana mal olan kazadaki gelişmeleri ele alıyorum.
2 gündür yazdığım fakat yer veremediğim bir durumu öncelikle belirtmek istiyorum... Kazanın yaşandığı anda, ben ve birçok gazeteci arkadaşım, mesleği gereği sürekli görüntü aldık olay yerinden... O anda bir beyefendinin kendi kendine söylenişlerine kulak misafiri oldum bende... Bu beyefendi aynen ‘şunlara bak, insanlar can çekişiyor onlar fotoğraf çekmeye çalışıyor!’ dedi... Bu sarf ettiği sözleri duydum beyefendinin ama hemen cevap veremedim... Birkaç dakika sonra bu beyefendinin yanına yaklaşıp, <Devamı Önder gazetesinin yarınki (27 Mart 2013 Çarşamba) sayısında...>

25 Mart 2013 Pazartesi

BU KAVŞAK DAHA ÇOK KONUŞULACAK!


Dünkü köşe yazımda Destek Kıtaları Kavşağı’ndaki kazaya dikkat çekmiş, kazada yaşanan gelişmeleri gözlemlediğim şekilde dile getirip, Keşan’daki kavşakların kusurlarına dikkat çekmiştim...
Aslında daha yazmak istediğim çok şey vardı ama hem çok uzun yazıp okurları sıkmamak hem kavşaklarımızın mükemmelliğine(!) daha çok dikkat çekmek hem de çok çabuk unutma özelliğimiz olduğunu varsayarak uzatmadım ve kısa kestim... Maksat bu gün de bir şeyler karalayıp, kavşaklarımızda iyileştirilme adına bir şeyler yapılmasını sağlayabilmek... Gerçi nerde bizde o yürek! ‘Ateş düştüğü yeri yakar’ dememiş boş yere atalarımız... Allah korusun ama hele bir üst bürokratın canı yansa ve ocağına ateş düşse, vallahi sabahtan akşama kadar yenisini diker! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (26 Mart Salı) sayısında...>

SAYGILARIMLA...- köşe yazımın tam metni..

Yıl: 2013
Ay: Mart
Gün: 23
Saat: 19.15
Olay yeri: Destek Kıtaları Kavşağı
Bilânço: 5 ölü, 5 ağır yaralı!
Evet... 23 Mart 2013 Cumartesi akşamından bu yana, Destek Kıtaları Kavşağı’nda yaşanan kazayı televizyon kanalları verdi, internet sitelerinde paylaşıldı ve bugün yerelde tüm gazetelerin manşetine yerleşti...
3 ailenin ocağına ateş düştü ve yakınlarının da... Bu köşe yazımı yazarken, 5 çocuk da hâlâ yaşam mücadelesi veriyor, hayati tehlikeleri devam ediyordu...
Kaza olayının yaşanmasıyla beraber, gerek yaygın basının gerek çevredeki duyanların üzüntülerinin yanı sıra dillendirdikleri tek olay, “Bir otomobile 10 kişi nasıl biner” oldu... Doğru mu? Yanlış... Trafik kuralına aykırı mı? Aykırı... Bunun doğruluğunu savunma gibi bir düşüncem asla yok ve olamaz da...
Ancak kaza yerine ulaştığımda dikkatimi çeken, hayatını kaybeden sürücü ve önde oturan eşinin emniyet kemerlerinin takılı olmasıydı... Henüz şehir merkezinden çıkan ve köy yoluna girecek olan bu aile, trafik kurallarını biliyor ve uyguluyordu... Bana göre araca 10 kişi binmelerinin nedeni ise sadece o saatte başka ulaşım aracı olmaması ve gerçekleştirecekleri aile büyüğü ziyaretinde birlikte olmak istemeleriydi... Ecel onları bir arada yakaladı ve Allah’ın ilahi takdiriydi...
Şimdi dikkat çekmek istediğim esas konuya geçiyorum...
Otobüs muavini verdiği ifadede yeşil ışıkta geçtiklerini ve bu nedenle de hatalı geçiş yapanın otomobil olduğunu belirtti... Otomobilde yaşanan gelişmeyi anlatabilecek hiç kimse geriye kalmadı... Şu anda 5 çocuk var geriye kalan ve hepsi yoğun bakımda... Kavşak’ta MOBESE kamerası var mı? Yok... Kavşağın trafik ışıkları sağlıklı mı? Değil... Sadece Destek Kıtaları Kavşağı’nın değil, hepsinin ışıkları sağlıksız... Canları isterse yanıyor, istemezse yanmıyor, uyaran olursa kontrol ediliyor, uyarılmazsa kimsenin umurunda bile değil... Bizzat ben şahidim Destek Kıtaları Kavşağı’ndaki trafik ışıklarının arızasına... Hele Enez Kavşağı... 20 gün arızalı kaldı da yaşanan bir kaza sonucu dikkat çekmişti... Sanayi Kavşağı deseniz ona keza... Kâh çalışıyor, kâh çalışmıyor... Ve bu kavşakların hiçbirinde de MOBESE Yok... Tek MOBESE olan kavşak Dört Yol Kavşağı ve bir tek arıza o kavşaktaki trafik ışığında rastlanmıyor... Hani çok ileri gideceğim düşünülmese ‘kasıtlı yapılıyor’ diyeceğim... MOBESE olan arızalanmıyor, olmayanlar sürekli arızalı! Bu BİRİNCİ dikkatimi çeken...
İKİNCİSİNE gelince... Bizim kavşaklarımız çok mu mükemmel... Kavşaklarımızda ‘cep’ denen bir şey var mı? Bu kavşaklar yapılırken, ilgili mühendis kavşak kontrolü yerine başka bir tarafa mı bakmış! Bizim kavşaklar çiçek yetiştirilmek için mi yapılmış? Söyleyin Allah aşkına, şu Gelibolu’dan Keşan ve devamında Edirne ile Tekirdağ’a kadar yapılan kavşakların hangisi ‘kavşak’ niteliğini taşıyor...
Bu planlamayla yapılan ve trafik ışıkları sağlıklı çalışmayan kavşaklarda istediğiniz kadar dikkatli olun ve kurallara uyun, kelleniz hep koltukta!
ÜÇÜNCÜSÜ ve SONUNCUSUNA gelince... Yukarıda tarif ettiğim yoldan Başbakanından Bakanına, milletvekilinden valisine, paşasına, ağasına  kadar bir sürü üst yönetici ve bürokratlar geldi geçti...
‘Hiç birinin de mi dikkatini çekmedi de sana mı kaldı dillendirmek ’ diyenlere... Tabiî ki bana kaldı... Ben geçerken bana eskortluk yapan yok... Ben geçerken bütün polisleri kavşaklara diken yok... Ben geçerken bütün şeritler benim değil... Ben geçerken bütün otomobiller hazır olda bekleyip benim geçmemi beklemiyor...
O nedenle onlar bu kavşaklardan kırk yılda bir değil her gün geçse şahane görürler şahane!
Nasıl onların bir eli balda bir eli yağda iken, tomar tomar da maaş alıp ceplerine koyarlarken açın halinden anlamazlar ise, karadan çok hava yolunu kullandıkları için onlar belki de ‘kavşak’ nedir unuttular bile!
Saygılarımla, saygılarımla ve tekrar tekrar saygılarımla!


24 Mart 2013 Pazar

SAYGILARIMLA...

Yıl: 2013
Ay: Mart
Gün: 23
Saat: 19.15
Olay yeri: Destek Kıtaları Kavşağı
Bilânço: 5 ölü, 5 ağır yaralı!
Evet... 23 Mart 2013 Cumartesi akşamından bu yana, Destek Kıtaları Kavşağı’nda yaşanan kazayı televizyon kanalları verdi, internet sitelerinde paylaşıldı ve bugün yerelde tüm gazetelerin manşetine yerleşti...
3 ailenin ocağına ateş düştü ve yakınlarının da... Bu köşe yazımı yazarken, 5 çocuk da hâlâ yaşam mücadelesi veriyor, hayati tehlikeleri devam ediyordu...
Kaza olayının yaşanmasıyla beraber, gerek yaygın basının gerek çevredeki duyanların üzüntülerinin yanı sıra dillendirdikleri tek olay, “Bir otomobile 10 kişi nasıl biner” oldu... Doğru mu? Yanlış... Trafik kuralına aykırı mı? Aykırı... Bunun doğruluğunu savunma gibi bir düşüncem asla yok ve olamaz da...
Ancak kaza yerine ulaştığımda dikkatimi çeken, hayatını kaybeden sürücü ve önde oturan eşinin emniyet kemerlerinin takılı olmasıydı... Henüz şehir merkezinden çıkan ve köy yoluna girecek olan bu aile, trafik kurallarını biliyor ve uyguluyordu... Bana göre araca 10 kişi binmelerinin nedeni ise sadece o saatte başka ulaşım aracı olmaması ve gerçekleştirecekleri aile büyüğü ziyaretinde birlikte olmak istemeleriydi... Ecel onları bir arada yakaladı ve Allah’ın ilahi takdiriydi...
Şimdi dikkat çekmek istediğim esas konuya geçiyorum...
<Devamı Önder gazetesinin yarınki (25 Mart 2013 Pazartesi) sayısında...>

22 Mart 2013 Cuma

ARKAN KUVVETLİYSE YOLUN AÇIK; DEĞİLSE EĞER AYVA SANA YAKIŞIR!

Yine kapı önü sigara molası yine vatandaşımın yakınması... Keşan’da yapılan inşaatları dile getirdi bu seferde vatandaşım... Hani şu kat kat apartmanlar ve ‘yok çekme kat, yok çatı altı, yok teras, merdiven boşluğu vs.’ bahaneleriyle metrekareleri 150’den çaktırmadan(!) 170’e çıkarılan inşaatlar!
Vatandaşıma göre, herkes bir kılıf uyduruyor... Ancak kimisi paçayı yırtıyor, kimisinin ise kelle gidiyor! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (23 Mart 2013 Cumartesi) sayısında...>

21 Mart 2013 Perşembe

YATIRDIK DA NE ZAMAN KALDIRACAĞIZ!

Bugün 22 Mart... Nisan ayının girmesine sadece 9 gün kaldı...  Nisan ayında 30 gün, Mayıs ayında da 31 gün, toplam 70 gün... Neyin hesaplamasını yaptığımı merak ediyorsunuz değil mi? Masaya yatırdıklarımızın canım... Hani sürekli masayı açıp ele aldığımız, tartıştığımız, çözüm ürettiğimiz ancak hiçbir netice alamadığımız yatırdıklarımızın! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (22 Mart 2013 Cuma) sayısında...>

20 Mart 2013 Çarşamba

GELECEK NESİL KISIRLAŞACAK!

Ah benim şu sigara molalarım yok mu? Vallahi iki fırt çekene kadar nelere kadir oluyorum bir bilseniz!
Sanıyorum üçüncü sigara molamdı gazetemizin kapısı önünde... Hem mola en çok da günün muhasebesini yapabilmek benimkisi... Hani ‘elde kaç haber var, daha kaç haber çıkar, günü kurtarır mıyız?’ hesabına değerlendirme ve sigarayı telleme!
Çoğu bu maksatlı çıkıyorum kapı önü sigara molasına ama öyle manzaralarla karşılaşıyorum ki haberden çok elde var köşe!
Dün ilk cereyan eden manzara, baştan aşağı siyahlara bürünen ve tam kestirememekle(!) birlikte bir bayan olduğunu tahmin ettiğim kişiyle, karşı istikametten son derece modern giyimli bir bayanın sigaramın dumanı altında buluşması! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (21 Mart Perşembe) sayısında...>

19 Mart 2013 Salı

SEN MİSİN YARBAYA İŞİNİ ÖĞRETMEYE KALKAN BEN!

Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Gününün tören ve programı her yıl ülke genelinde ve Keşan’ımızda olduğu gibi bu yıl da yapıldı.
İlk tören Şehitlik Parkı’ndaki Şehitlik Anıtı’nın önünde gerçekleştirildi. Biz gazeteciler her yıl aynı tören ve programları takip ettiğimiz için, aşağı yukarı her şey ezberimizdedir. Zaten birkaç gün öncesinden tören ve programın akışını yazar, hatta yapılacağı gün hatırlatmada bulunur, ertesi günde detaylı bir şekilde haberine yer veririz.
Ancak bu yıl hem tören hem de programda geçmiş yıllara nazaran farklılıklar vardı. Şimdi bunları size Neşe’nin diliyle aktarmaya çalışacağım izninizle...
<Devamı Önder gazetesinin yarınki (20 Mart 2013 Çarşamba) sayısında...>

18 Mart 2013 Pazartesi

İNDİRİM DEĞİL BİNDİRİM YAPILMIŞ!

Köşe yazıma başlamadan önce şunu belirtmek isterim ki; siz okurlarımızdan gerek mailime gelen gerekse telefonla iletilen konulara teker teker yer vereceğim. Ancak hepsine aynı anda yer vermem ve dile getirmemin mümkün değil. Size göre kendinizin ilettiğinizin, bana göre ise hepinizden gelenlerin önemli olduğunu ve bu konuda ayrım yapmadığımı bilmenizi isterim.
Ve hemen telefonumda reyting(!) alan Keşan’ın İndirimli Günlerine değineceğim... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (19 Mart 2013 Salı) sayısında...>

17 Mart 2013 Pazar

ŞİMDİNİN İDDAACILARI, GELECEĞİN EROİNMANLARI!

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; köşe yazımın başlığında yer alan ‘Şimdinin iddaacıları, geleceğin eroinmanları!’ ifadesi bana ait değil... Bunu, gazetemizin 15 Mart 2013 Cuma günkü sayısında yer alan “Okul öncesi eğitime ‘iddaa’ da katıldı” başlıklı haberimizi okuyup, gazetemize ulaşan ve konunun üzerinde durulması gerektiğini söyleyen tedirgin ebeveynlerin ifadesi... Bu ebeveynler, hem üzülmüş hem de hassasiyetle durdukları ancak önünü alamadıkları durumun üzerine gitmemizi özellikle rica ettiler... Hatta ‘başlattınız lütfen arkasını getirin’ diye de ısrar ettiler...
Kimisi ‘başa çıkamıyoruz’ dedi, kimisi ‘göre gör’ dedi, kimisi ‘denetim eksikliği’ dedi, kimisi zabıtayı, kimisi polisi, kimisi de devletin mülki amiri ile yerel yöneticileri suçladı... Vallahi, ‘onun babasının başı boynunun altında kalsın, o öğretti bu mereti!’ diyenler bile oldu... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (18 Mart 2012 Pazartesi) sayısında...>

AK PARTİYE DOKTOR ADAY GELİYORMUŞ!

Keşan’da siyaset çok hızlı ilerliyor... Hani yerel seçime daha 1 yıl var ama siyasi partiler daha şimdiden koltuk peşinde... İktidarından muhalefetine herkes arayış içinde... Yerelde ‘nasıl iktidara otururumun’ hesabında... Tabiî ki bunun için de, ‘en iyi aday’ı yakalamaları gerekiyor...
En iyi aday... Bu hepimize göre değişir... Fanatik bir partilinin en iyi adayı partisinden gösterilecek adayken, bir başkasının en iyi adayı Keşan’a katkı sağlayacak, idareciliği en iyi şekilde yapacağına inandığı aday olabilir... Yine bir başkası da ‘karizma olsun’ yeter diyebilir en iyi aday düşüncesinde! <Devamı Keşan'ın Neşe'si gazetesinin yarınki (18 Mart 2013 Pazartesi) sayısında...>

15 Mart 2013 Cuma

“KİM 500 MİLYAR İSTER” YARIŞMA PROGRAMINDA YANLIŞ SORU!

Kenan Işık tarafından sunulan ve atv’de yayınlanan “Kim 500 Milyar İster” yarışma programını birçoğunuz izliyorsunuzdur. Doğrusu ben, televizyon izleme alışkanlığım olmadığı için ne o programı ne de diğer programların hiçbirini izlemiyorum. Ancak 14 Mart 2013 Perşembe akşamı sosyal paylaşım sitelerinden Facebook’ta dolaşırken ne görsem... “Kim 500 Milyar İster” yarışma programında sorulan soru ve cevap şıkları...
Sorulan soru aynen şöyle: “Sevdiği zaman adam gibi seven, sevdiğini aldatmayan, sevdiğini üzmeyen ondan başkasını gözü görmeyen, sadık, dürüst, namuslu, neşeli erkekler hangi ilimizdedir?”
Cevap şıkları da şu şekilde: A: TEKİRDAĞ, B: ÇANAKKALE, C: KIRKLARELİ, D: EDİRNE
Buraya kadar anladım da doğru şık konusunda şaşkına döndüm bir anda. <Devamı Önder gazetesinin yarınki (16 Mart 2013 Cumartesi) sayısında...>

14 Mart 2013 Perşembe

ERGENLİK ÇAĞINA GELMİŞ TİNERCİLERİ NE YAPACAĞIZ!

Keşan’da son zamanlarda madde bağımlısı çocuk ve gençlerde artış görülüyor. Bunu ben değil, Keşanlılar söylüyor. Hemen hemen her gün bir vatandaşım yolumu keserek, özellikle mahalle aralarında bulunan yıkık dökük binaları kendilerine mesken edinen çocuk ve gençlerin hal ve hareketlerinden duydukları tedirginlikleri dile getiriyor. <Devamı Önder gazetesinin yarınki (15 Mart 2013 Cuma) sayısında...>

13 Mart 2013 Çarşamba

KASİSE GEREK YOK, BİZİM ÇUKURLARIMIZ YETER!

Vallahi vatandaşım çok düşünceli... Hem düşünceli hem de zeki... Kesmiş ümidi hizmetten, vurmuş eğlenceye işi!
Dün yolum düştü Rasim Ergene Caddesi’ne, bir vatandaşım kesti yolumu yine... İçini öyle bir döktü ki, hem yerele hem hükümete!
Önce yollara yapılan kasisleri gösterdi ve ‘hız kesmek için bunlara gerek yoktu’ şeklinde konuşup, yolardaki çukurları işaret ederek, ‘sıkıysa(!) hız yapsın bu yolda da görelim’ dedi. Bu kadarla kalır mı? Tabiî ki kalmadı...
<Devamı Önder gazetesinin yarınki (14 Mart 2013 Perşembe) sayısında...>

12 Mart 2013 Salı

İZMİRLİ’NİN KEŞAN’IN SATIR ETİ HİKAYESİ

Keşan’ın meşhur satır eti... Tescilledik şükür, patent de aldık satır etimize... Tanıtım toplantıları, reklamlar derken, tüm Türkiye duydu satır etimizin lezzetini kısa sürede... Bir de Keşan’ın girişine yerleştiriverdik ‘Tescilledik’ satır etimizi diye bir tabela, yoldan gelen geçende merak uyanıp, tadına bakmak istedi bir hevesle... Keşan’ın satır etinin tadına bakacakken, bir de ‘bu lezzetin memleketini görelim’ dedi, şehir merkezine girip, hem ziyaret hem yemek yemek istedi... Kim mi? İstanbul’dan gelip, memleketine gitmek üzere Keşan üzerinden geçen bir İzmirli aile... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (13 Mart 2013 Çarşamba) sayısında...>

11 Mart 2013 Pazartesi

NE ŞIRNAK KALDI, NE HAKKARİ!

Gazetemizin dünkü sayısında yer alan ‘Aloo, Diyarbakır’dan arıyorum uzman çavuşum!” başlıklı köşe yazımın hikayesi daha öğle saatleri olmadan Hakkari’ye kadar gitmiş!
Keşan Belediyemizin uzman çavuşlara olan zaafını haber alan vatandaşım, memleketinde ‘memleket değiştiriyorum’ diye bayram yapmış!
İlk telefon Hakkari’den geldi bana! Bende kaydı bulunmayan bir vatandaşım aradı. Telefonumu açtığımda ise ‘Aloo, ben Hakkari’den arıyorum uzman çavuşum, beni de Beledinize yerleştirir misiniz?’ dedi. Önce şaşaladım çünkü ilk anda köşe yazımla bağdaştırmak aklıma gelmedi. Sonra bir anda karşı tarafta gülüşmeler olunca benim jeton da düştü! Bu arada telefonum susmadı ve Şırnak’tan, Gümüşhane’den, Kars’tan, Muş’tan aradıklarını belirten vatandaşlarım oldu... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (12 Mart 2013 Salı) sayısında...>

‘ALOO, DİYARBAKIR’DAN ARIYOM UZMAN ÇAVUŞUM!’ -köşe yazımın tam metni

Çok merak ettiniz değil mi köşenin başlığını görünce konusunu... Ya da alaka kuramadınız, ‘Diyarbakır nere, Keşan nere’ diye... Vallahi söz konusu benim kalem olunca Diyarbakır değil, Fizan’la bile bağlantı kurarım alimallah!
Keşan Belediyemiz... Kutlamak lazım doğrusu... Orduya sahip çıkan tek Belediye unvanı alacak yakında! Çalışan işçilerin 3’te 1’i ordudan! Hükümet komutanlarını içeri tıkıyor, bizim Belediyemiz de hükümete karşı eylem yapıp, erbaşlarına ekmek veriyor... Bu anlamda diyecek sözüm yok Belediyemize...
Ancak... Bir de madalyonun öbür yüzü var tabiî ki... Belediyemize alınan bu uzman çavuşlar, daha önce orduya girmek için bir sınava tabi tutuluyorlar ve kazanıp, meslek sahibi oluyorlar... Daha sonra ise mesleklerinden istifa edip, bizim Keşan Belediyemizde çalışmaya başlıyorlar... Böyle bir hakları da var doğrusu... Hak yeyip, hatta iki kere hak yeyip de elde ettikleri hak...
1. hakkı; sınavı kazandıklarında arkalarından gelen kişinin hakkını yeme hakkı! 2. hakkı da; Keşanlı olan ve Belediyemizde çalışması olası olan kişinin hakkını yeme hakkı! Yani 2 kişinin hakkını yeyip hak elde etme onlarınkisi...
Bu hakkı da en çok bizim Belediyemiz veriyormuş duyduğuma göre... Hatta geçenlerde hiç tanıdık simaların olmadığı bir toplantıda, bir telefon geldi ki koptum ona!
Telin öbür ucundaki sesin memleketi Diyarbakır’mış... Duymuş Anadolulum Belediyemizde uzman çavuş zaafı olduğunu, açmış burada görevli bir hemşehrisine telefonu... ‘Aloo, uzman çavuşluğu da Diyarbakır’ı da bırakacağım, memleketinizde Belediye işçisi olacağım, yan gelip de yatacağım!’ diye basmış havasını...
Keşanlı delikanlılar!.. Belediyemizde işe girmek istiyorsanız önce uzman çavuş olun, ondan sonrası kolay, hemen yerleştiriveririz sizi en güzel yere! Yakında zaten Belediyemizin kapısına da yerleştireceğiz ek bir tabela... Üstüne de yazacağız, ‘kıt’a dur, ileri marş!’ diye...


10 Mart 2013 Pazar

‘ALOO, DİYARBAKIR’DAN ARIYOM UZMAN ÇAVUŞUM!’

Çok merak ettiniz değil mi köşenin başlığını görünce konusunu... Ya da alaka kuramadınız, ‘Diyarbakır nere, Keşan nere’ diye... Vallahi söz konusu benim kalem olunca Diyarbakır değil, Fizan’la bile bağlantı kurarım alimallah!
Keşan Belediyemiz... Kutlamak lazım doğrusu... Orduya sahip çıkan tek Belediye unvanı alacak yakında! Çalışan işçilerin 3’te 1’i ordudan! Hükümet komutanlarını içeri tıkıyor, bizim Belediyemiz de hükümete karşı eylem yapıp, erbaşlarına ekmek veriyor... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (11 Mart 2013 Pazartesi) sayısında...>

VERGİLER, BUNDAN SONRA HAYIRSEVERLERE!

Ben dememiş miydim size; ‘Sağlık Bakanının olmaz bir faydası bize!’ diye... Amma coştunuz haa... İktidar vekilimiz Bakan oldu, Edirne yatırıma boğuldu! Allah razı olsun hayırsever iş adamlarımızdan... Onlarda olmasa ne yapacakmışız bilmem!
Okulları yaptırırlar, fakir fukarayı doyururlar, giydirirler, iş verirler... Ne eksik varsa talep edilir, onlar da gönlünden kopanı vermeye çalışırlar... Çoğu da talep olmaksızın yapar bunu, kendilerine görev saymıştır adeta...
Ancak son günlerde sağlık sektöründeki yardımlar dikkat çekmeye başladı... Yardımları yapan, bağışta bulunanlara diyecek hiçbir sözüm yok... Allah tuttuklarını altın etsin... Lakin, benim sıkıntım başka... Devlete vergimizi ödüyoruz, maşallah maaş elimize geçmeden onlar bizden önce parsayı topluyor... <Devamı Keşan'ın Neşe'si gazetesinin yarınki (11 Mart 2013 Pazartesi) sayısında...>

8 Mart 2013 Cuma

ERKEKLER GÜNLERİ BAŞLADI!

Hadi gene rahatsınız 364 gün! 8 Mart’ı atlattınız ve üzerinizden büyük bir yük gitti... Taa ki, 2014’ün 8 Mart’ına kadar...
Dün sabahtan başlayan kutlamalar, gece yarısına kadar sürdü... Güller, karanfiller, hediyeler, ikramlar... Afiyet olsun! Hem de 364 gün acısını fitil fitil çıkaracaklarını bile bile!
Haber anlamında neredeyse etkinliklerin hepsine katıldım diyebilirim... Hem haber hem de gözlem benimkisi... Öyle de isabetli oldu ki bilesiniz... Her şey tam düşündüğüm, tam hayal ettiğim gibiydi... Sanki senaryoyu önceden yazmış, oyuncuları da peşin peşin yakalamıştım! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (9 Mart 2013 Cumartesi) sayısında...>

7 Mart 2013 Perşembe

364 GÜN DÜNYA ERKEKLER GÜNÜ, 1 GÜN DE KADINLAR GÜNÜ!

8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Şimdi bir kadın olarak günün anlam ve önemine göre yazı yazmam beklenir doğal olarak... Aslında hiç de içimden geçmiyor... Ben günler öncesinden bu konudaki duygularımı dile getirmiş ve Keşan Belediyesinde çalışırken işlerinden edilen 2 bayan adına düşüncemi ifade etmiştim...
Açıkçası günübirlik kutlamalar bana her zaman ters gelmiştir ve çok da önem vermem... Bu neye benzer bilir misiniz? Hani her gün kocasından sopa yiyen kadına, kocasının 8 Mart’ta çiçek vermesine; karısını aldatan bir adamın 8 Mart’ı karısıyla geçirmesine; <Devamı Önder gazetesinin yarınki (8 Mart 2013 Cuma) sayısında...>

6 Mart 2013 Çarşamba

BİR ŞEYİ KIRK KERE SÖYLERSEN OLURMUŞ!

Şu sıralar Keşan’ın gündemini AK Parti Keşan İlçe Teşkilatının görevden alınması dedikoduları tutuyor... 4 gündür telefonlarım susmuyor, yolda gören vatandaşım ‘kimi getirecekler?’ diye soruyor... İlçe Teşkilatının görevden alınmasından ziyade vatandaşımı kimin getirileceği merakı sarmış! Yani kimsenin ‘ah ah da vah vah’ dediği falan yok! Hani iktidar koltuğuna kim oturacaksa, şimdiden yanaşma derdinde birileri! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (7 Mart 2013 Perşembe) sayısında...>

KİM KİMİ KANDIRIYOR!

Dün haber için bir iş merkezine uğradım. Görüşmek için gittiğim kişinin ofisinin hangi katta olduğunu anımsayamayınca da asansörü değil, merdivenleri tercih ettim. Saat de 10.30 bu arada. 3. kata geldiğimde bir grup gencin merdivenlerde oturduğunu ve hepsinin elinde de sigara olduğunu gördüm. Pardon, 2 tanesininki dudaklarının arasındaydı! Bu gençler aynı zamanda formalıydılar da. Hızlı bir hareketle çantamdan fotoğraf makinemi çıkardım ve bu arada da ‘öğrenci misiniz?’ diye sordum. Hepsi bir ağızdan ‘evet’ dediler. Bu cevapla birlikte 2 kare fotoğraflarını aldım. Bir anda gençler merdivenlerden aşağıya kaçışmaya başladılar. Çektiğim fotoğraf sadece gençleri oradan uzaklaştırmak ve gözdağı vermek amacını taşıyordu, yoksa ne gazetemizde ne de köşemde yer verip, yayımlamak üzere değildi.
Ancak benim esas dikkat çekmek istediğim noktalar ise farklı. O saatlerde okullarında ders başında olmaları gereken öğrenciler nasıl dışarıda olabiliyor, idareciler bunun takibindeler mi ve ailelerine bu konuda bilgi veriliyor mu? Yine kapalı bir iş merkezinde, sigara içilmesi yasak olan bir ortamda hem de 18 yaşın altındaki 7-8 gencin aynı anda sigara içmesi nasıl gözden kaçıyor? Ve yine 18 yaşın altındaki bu gençler bu sigaralara nasıl sahip oluyor? Hani 18 yaşın altındakilere tütün ve tütün mamulleri satışı yasak ya(!), o nedenle sorguluyorum bunu.
Yine geçtiğimiz günlerde bir anne ile sohbetim olmuştu. Arkadaş çevresi ve buna bağlı kötü alışkanlıklar edinmesi nedeniyle okul idaresi tarafından uyarılan lise öğrenimi gören kızını okuldan almak durumunda kalan bir anne. Şimdilerde ise kızı, köy evlerinde bir elinde sigara bir elinde Türk kahvesi ve cep telefonu ile gün geçiriyormuş! Ve bu anne kızının etrafında bulunan birçok arkadaşının da aynı konumda olduğunu söylüyor.
Kim sorarsa okullardaki başarı oranımız %98! Devamsızlık neredeyse yok gibi! Tütün ve tütün mamulleri tüketilen kapalı ortamlara da sık sık denetim yapılıp, cezai işlem uygulanılarak, caydırıcı olması sağlanıyor!
Bu arada kim kimi kandırıyor, kim kime göz boyamaya çalışıyor belli değil!
Gören gözler kılavuz istemiyor... Her gün abartısız en az 100 öğrencinin ders saatleri ve okulda bulunmaları gereken zamanlarda dışarıda dolaştığına şahit oluyorum... Yine birçok öğrencinin sigara tükettiğine tanıklık ediyorum... Ve yine kapalı ortamlarda, tütün ve tütün mamulleri tüketilmesine yönelik yapılan denetimlerin sadece kâğıt üzerinde işlem gerçekleştirmek ve kayıt altına alınıp, ‘bakın biz iş yaptık!’ mantığı güttüğünün farkındayım...
‘Çok iş yaptık, yapıyoruz’ demek yerine az ama sağlam iş yapsanız da biraz düzen sağlasanız günaha mı girersiniz?
Az önce ‘kim kimi kandırıyor, kim kime göz boyamaya çalışıyor belli değil’ ifadesi kullandım ya... Şunu bilin ki; siz sadece kendinizi kandırıyor ve göz boyadığınızı sanıyorsunuz... Yoksa birçok kişi ‘rimel sahteymiş, biraz su değince aktı!’ diye alay ediyor... Anlayacağınız bu işler ‘dostlar alışverişte görsün’le yürümüyor!