30 Temmuz 2013 Salı

KÖPEKLERİN FENDİ DAVULCUYU YENDİ!


Ramazan ayının bitmesine şunun şurasında 1 hafta kaldı... Ramazan ayı başından beri davulcuların gürültüsünden rahatsız olan bazı vatandaşlar ise bu aralar davulcuyu kırmızı dipli mumla aramaya başladı... ‘Hiç olmazsa 2 saat çalıyor, ondan sonra alıp başlarını gidiyorlardı’ diye bana haber saldı... ‘Hani kafanızın içinde çalıyordu, çok rahatsız oluyordunuz, çocuklarınız uykudan uyanıyordu, sabaha kadar zırlıyordu’ dediğimde ise ‘Başıboş köpekler davulcuları bastırdı, bütün gece havlama sesi duymaktan içimize fenalık çöktü, ne höştten anlıyorlar ne çü be den ne de küfürden(!)’ şeklinde yakındı... Hatta, Ramazan ayının bitmesine az kaldığını ve davulcuya bahşiş vermek istediklerini söyleyerek, ancak köpek korkusundan davulcunun da sokaklarına yaklaşamadığını belirtti... Anlayacağınız köpeklerin fendi, davulcuyu da yendi!
Ama inanın köpeklere kızmak gelmiyor artık içimden... Bir söz vardır; ‘armut dibine düşer’ diye.. Bizim başıboş hayvanlar da, başıboş gezen insanlardan ne gördüyseler onu öğrendiler! Tek zararları da çıkardıkları gürültüler... Ne polisi ne itfaiyeyi ne de ambulansı meşgul etmekteler!  <Devamı Önder gazetesinin yarınki (31 Temmuz 2013 Çarşamba) sayısında...>

SUÇLU KİM; TACİZ EDEN Mİ TAHRİK EDEN Mİ?!


Vatandaşım haklı... Yazmış içinden geçtiği gibi... Mübarek Ramazan ayında bir bayanı görmüş yolda... Beyaz entari giymiş üzerine, ancak entarinin kumaşı öyle inceymiş ki, ne var ne yoksa dökülmüş ortaya... Hatta bu bayan bir de çanta takmış omzuna, çantayla kapatıyormuş tahrik edici noktalarını güya! Ancak sıcaktan entarisi yapışmış kalçasına, çantanın fonksiyonu yok olmuş bir anda! Vatandaşım da bu pozisyonu görünce dikmiş gözlerini bayanın tahrik edici noktalarına... Bu durumu gören bayan, çatmış bu adama... İnce ve beyaz entariyi giyme cesareti göstermiş ama kendisine bakılmasına tahammül edememiş... Hatta ‘seni şikayet edeceğim, mahkemeye vereceğim’ bile demiş... <Devamı Önder gazetesinni yarınki (31 Temmuz 2013 Çarşamba) sayısında...>

20 Temmuz 2013 Cumartesi

SAYIN KAHVE, ‘ABESLE İŞTİGAL’ BENDEN SİZE!


AK Parti İl Başkanı Müjdat Kahve, gazetemizin başlattığı, ancak gazetemiz muhabirleri hariç Keşan’da faaliyet gösteren diğer gazetelerin muhabirlerinin sorduğu, “Keşan’da yerel bir gazete hastanenin yerinin uygun olmadığı yönünde imza kampanyası başlattı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna, ‘Abesle iştigal’ olarak cevap vermiş...
Abesle iştigal; faydasız, boş işle uğraşmak anlamına geldiğine göre, olayımızda bu anlam, Müjdat Kahve’nin durumuna daha uygun düşüyor!.. Zira, Keşan’da doktorsuzluk ve teknik donanım yetersizliği yüzünden çok düşük kapasite ile çalışmak zorunda kalan bir Devlet Hastanesi dururken; onun noksanlarını gidermek yerine ayrı bir hastane yapmaya kalkışıyorsunuz... <Devamı Önder gazetesinin 22 Temmuz 2013 Pazartesi günkü sayısında...>

POLİSE RAMAZAN REHAVETİ Mİ ÇÖKTÜ!

Vatandaşım isyanda... Ne evini yalnız bırakabilmekte ne de aracının başından ayrılabilmekte... Atmış imzaları, getirmiş yazıları... Hırsızlar kol geziyormuş, polise Ramazanın rehaveti mi çökmüş!
Araçları çiziliyormuş, aynası kırılıyormuş, lastikler patlatılıp, soygunculuk yapılıyormuş... Evlerinin kapıları zorlanıyor, kilitli kapılar açılıyor, ne var ne yoksa gidiyormuş... Keşan’a şebeke mi gelmiş yoksa var olan şebekeler mi hareketlenmiş(!)... Neden bu şebekelerin önüne geçilemezmiş...
Vallahi onun cevabını benden değil, ilgililerinden alacaksınız... Ben yazar dile getiririm ama şebeke çökertmekte işin ehli değilim!
Ancak geçenlerde sohbet ettim bir polisle... İzah ettim durumu kendisine... ‘Eve girince 6 kapı kilitliyorum, hırsız girmesin diye bunalım geçiriyorum’ dedim; cevap olarak da ‘biz hiç kilitlemiyoruz ama hiç de hırsız girmedi!’ dedi... Buna karşılık, ‘keramet bizde mi yani’ dedim, ‘yoksa Ramazan ayı hürmetine çok beslendiniz de rehavet mi çöktü!’ diye ekledim... Sanırım söylediğimden bir mana çıkaramadı, ben de daha fazla irdelemeyip, yarıda bıraktım...
Yine bir vatandaşımın sözüne de çok alındım... Bana demez mi, ‘hayrola siz de mi polisle birliksiniz?’ diye, ‘ayıp ettin amcacığım’ desem de... ‘Niye hırsızlıkları yazmıyor muşum’ diye diklendi tepemde... Arkasından bağırıp, ‘amca gel dinleyeyim derdini’ dediysem de, takmadı beni nedense... A be... amcacığım, neden yazmayayım söylesene... Benim patronum gariban bir gazeteci, sadece konuşturur kalemini... Ben desen ondan gariban, koşarım haberden habere sabah akşam... Ne çeltik tarlamız var hatır gönül yapacak(!) ne de unumuz şekerimiz dağıtacak! Kapımızdan dilenci eksilmez, akşam bir bakarız kasa boşalmış dilenciye para vermekten! Bizim gazeteden çıkmaz para, hele hele rehavet çöktürecek, kalemimize engel olacak bir hareket asla! Bizde hareket halkın sesi; kalemimiz desen bıçaktan keskin! İşimizi tam yaparız, kimseye de gebe kalmayız! Sen rahat ol amcacığım, rahat ol... Eğer polislik yapmamızı istiyorsan, seni kırmaz, ya onu da yaparız ya da yaptırırız!

 

 

FAKİR KIZLA, ZENGİN ERKEĞİN AŞKI!- köşe yazımn tam metni


Düşündüm, taşındım, köşe yazıma en uygun başlık bu olur diye karar verdim... Hani işin içine aşk meşk girince heyecan da katıyor ya, ondan!
Keşan’a yapılacak yeni devlet hastanesinin yeri ile ilgili kampanyamız devam ediyor ve Keşanlılar desteğini sürdürüyor.
Ara ara da tarafıma tepkiler geliyor... Bir de Destek Kıtaları Kavşağı yakınındaki alanın istenmeme gerekçesi soruluyor... İmza verenlerden bazılarının gerekçelerini yazmamızla beraber, sanırım bazıları bunu anlamak istemiyor... En iyisi ben size gerekçeyi anlatayım, bir de bu filmi zengin kızla, fakir erkeğin aşkına bağlayayım ki, daha iyi algılayabilin...
Bu arada Keşan’a getirilmesi planlanan doğalgazı da aradan çıkarayım... Bir güzel rahatlayayım!
Öncelikle; Keşan’ın temiz havaya kavuşması ve Keşan’da donanımlı bir hastanenin hizmet vermesinde hemfikiriz... Kimse hizmetin geri gitmesini, engellenmesini istemiyor, bu bilinsin...
Ancak; Keşan’a ne doğalgaz gelir ne de yeni hastane yapılır... Hepsi seçim öncesi yemleri! Seçime kadar yemleneceğiz, seçim bitince de iki bardak soğuk suyu dikeceğiz... Biri doğalgaz için, diğeri de yeni hastane... Gerçi biz Trakyalılar işi biliriz... Soğuk suyun yanına yeni rakıyı da yerleştirdik miydi, ne vaatler gelir aklımıza ne söylenenler, bütün yapılacak yenilerin yerini, kapatır valla rakının yenisi!
Doğalgazın gelmesi için bankaya 335 TL yatırılacak... Ve kaderi, yatan paraların oranına bırakılacak... Allah aşkına insanlar aç geziyor, 335 TL’yi kenara koyan, 10 takla atıp, üstüne bir de amuda kalkıyor! Nerede bulacak 335 TL’yi de yatıracak... Verilen süreye kadar 1000 kişi yatırırsa ne âlâ, 1000’den fazla çıkarsa harika! Bu iş başlamadan yattı demektir bu anlamda...
Gelelim yeni hastane meselesine... Edirne’ye yapılacak 400 yataklı hastanenin temeli atıldı... Proje bedeli 70 milyon 500 TL’lik yatırım için ise bu yıl için sadece 3 milyon TL ödenek ayrıldı! Temelin kazıklarına yeter inşallah! Ayrılan ödenek miktarı da yıllara göre böyle devam ederse, 25 yıl sonra hizmete girer desem de yalan olur, çünkü ilk yapılan bölümün kullanma süresi bile dolar bence! Ya da Tarihi Edirne Devlet Hastanesi(!) denir, eskiyle yeni yapı karışık hizmete açılır...
Ya Keşan’a yapılacak ve yeri tartışılan yeni devlet hastanesi... Kalkınma Bakanlığının 2013 yılı yatırım programında yok bile... Gerçi parası Sağlık Bakanımızın cebinde duruyormuş, üşümesin diye ısıtıyormuş! Yer hazırlandı mı parayı hemen çıkaracakmış, temelini de atacakmış... 2014 seçimlerine kadar temelini atarız ama seçim bittiği andan itibaren atılan kazıklara bakıp bakıp ağlarız!
Eğer Kalkınma Bakanlığı, Edirne’ye yapılacak 400 yataklı hastane için ayırdığı bütçe gibi Keşan için de aynı cömertliği(!) gösterirse, kısmetse 2033 yılında girer hizmete!
Ve böylece bizim doğalgaz ile yeni hastanemizin işi döner; zengin kızla fakir erkeğin aşkına... Hiç CHP’li fakir kızı, İktidar Partili zengin erkek alır mı Allah aşkına... Alsa da boşar 3-4 yılda! En güzel örnek de hemen yanı başımızda... Karlıköy’den CHP’li vekilimizi verdik onlara, boşamadılar mı 6 yılda!
Ancak... Bu İktidar Partisi ülkeyi yönetmeye devam ederse, korkarım çok değil 3-5 sene sonra bir sabah uykudan uyandığımızda, yeni sahibimizle tanışacağız galiba! Topraklar bitecek, elbet sıra bize de gelecek!

 

 

 

 

19 Temmuz 2013 Cuma

FAKİR KIZLA, ZENGİN ERKEĞİN AŞKI!


Düşündüm, taşındım, köşe yazıma en uygun başlık bu olur diye karar verdim... Hani işin içine aşk meşk girince heyecan da katıyor ya, ondan!
Keşan’a yapılacak yeni devlet hastanesinin yeri ile ilgili kampanyamız devam ediyor ve Keşanlılar desteğini sürdürüyor.
Ara ara da tarafıma tepkiler geliyor... Bir de Destek Kıtaları Kavşağı yakınındaki alanın istenmeme gerekçesi soruluyor... İmza verenlerden bazılarının gerekçelerini yazmamızla beraber, sanırım bazıları bunu anlamak istemiyor... En iyisi ben size gerekçeyi anlatayım, bir de bu filmi zengin kızla, fakir erkeğin aşkına bağlayayım ki, daha iyi algılayabilin...
Bu arada Keşan’a getirilmesi planlanan doğalgazı da aradan çıkarayım... Bir güzel rahatlayayım!
Öncelikle; Keşan’ın temiz havaya kavuşması ve Keşan’da donanımlı bir hastanenin hizmet vermesinde hemfikiriz... Kimse hizmetin geri gitmesini, engellenmesini istemiyor, bu bilinsin...
Ancak; Keşan’a ne doğalgaz gelir ne de yeni hastane yapılır... Hepsi seçim öncesi yemleri! Seçime kadar yemleneceğiz, seçim bitince de iki bardak soğuk suyu dikeceğiz... Biri doğalgaz için, diğeri de yeni hastane... Gerçi biz Trakyalılar işi biliriz... Soğuk suyun yanına yeni rakıyı da yerleştirdik miydi, ne vaatler gelir aklımıza ne söylenenler, bütün yapılacak yenilerin yerini, kapatır valla rakının yenisi! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (20 Temmuz 2013 Cumartesi) sayısında...>

16 Temmuz 2013 Salı

DAVULCU TOKMAĞI KAFAMDA PATLATTI!


Mübarek Ramazan ayı... Vatandaşım yağdırmış mailleri... Bir köpeklerden bir de davulculardan şikayetçi... Köpekler koca gece havlıyormuş, davulcular da kararını ayarlayamıyormuş! Bana, ‘sen bir ayar çekiver!’ demişler... Ben çekmesine çekeceğim ayarı da benim de kararım yok ki! Mübarek Ramazan ayında günah hanemi kabartacaksınız durduk yere şimdi...
Önemli olan vatandaşımı memnun ve bahtiyar etmek değil mi? Varsın kabarsın benim günah defteri...
Öncelikle hayvan severlerin tepkisini alacağımı bile bile, Keşan’daki sokak hayvanlarından, %50’den fazla vatandaşımın şikayetçi olduğu bilinmeli... Eğer demokratik bir uygulamaya geçilecekse, sokak hayvanlarının, çoğunluğun görüşü dikkate alınarak çaresine bakılmalı... Hayvanları ‘öldürün, dövün, atın’ demiyoruz... Ancak kısa bir örnek verecek olursak; düşünün adamın biri gecenin bir vakti avazı çıktığı kadar bağırıyor, bütün mahalleyi rahatsız ediyor... Ne sustan anlıyor, ne durdan anlıyor... Ara ara sessizliğe bürünse de, hele hele kendine benzer birkaç serseri daha gelirse, ortalığı ayağa kaldırıyor... O zaman ne oluyor; polis geliyor, çevreye rahatsız veren bu canlıları toplayıp, ifadelerini alıyor, en azından topladığı saatten sonra sessizlik hakim oluyor, hatta topladıkları canlıların bir kısmı geceyi nezarethanede geçiriyor...
İşte vatandaşımın da şikayetçi olduğu durum bunun bir benzeri... Bizim sokak itleri kafaları neye bozuluyor bilmiyorum ama bir havlamaya başladılar mı mübarekler susmak bilmiyor... Havlama sesini duyan diğer itlerde cümbüşe katılıyor ve Keşan’ı ‘hav... havvv.... haaaavvvvv...!’ sesleri basıyor... Ne ‘çü be’ den anlıyor bazı itler ne de ‘höşt be’ den... Gecenin bir vakti sinir bozmaktan, vatandaşımı strese sokmaktan başka bir işe yaramıyor... Tamam dolaşsınlar, özgür olsunlar ama beni ve vatandaşımı rahatsız eden, sinir harbi yaşatan itin ne faydası var...
Gelelim Ramazan davulcularına... Her yıl Ramazan ayında aynı facia... Şimdi yine geleneklere saygısızlık ettiğimi düşüneceksiniz ama, her şeyin de bir karar var ya... Havalar sıcak, malum alt katlardaki dairelerde oturan vatandaşım hırsızlık vakalarından dolayı pencere açamasa da üst kattakilerin ki açık sabaha kadar... Hiç vatandaşımdan değil, direkt kendimden örnek vereyim de okların hepsini üzerime çekeyim! Aşağı Zaferiye Mahallesi’nin davulcusu... 13 Temmuz Cumartesi akşamı, benim pencere açık ya, davulu patlatacak kafamda... Hani öyle mani falan yok, Ramazan’ın tadına vardıracak... O akşam tokmağı davulu parçalamıştır mutlaka! Nasıl vuruyor tokmağı davula sorma... Davulda vurulan tokmaktan bana yansıyan senfoni; ‘hadi be vereceksen ver bahşişi yoksa patlatacağım tokmağı kafanda şimdi!’ Yemin billah beynimi yedi... Perdenin arkasından izledim, arada tepkisini ölçmek için perdeyi de oynattım, davulcuyu daha da azdırdım! Uyandığımı gördü ya, bahşişi alacak illa! Yok valla... Benim kafamda davul tokmağı patlatana, ne bahşiş veririm ne de nafaka... Tam flaşı patlatacaktım ona ama bizim komşular davulun sesinden öylesine rahatsız olmuşlar ki, benim camın altından çağırıp, bahşişi de verdiler, mahalleden de defettiler... Ertesi gece de komşularımla kritik yaptık, davulcu ile yaşadığımız inatlaşmayı paylaştık... Bizim komşular da çakmış işi, ‘aman sabaha kadar davulcu gitmeyecek, Neşe’nin yerine bahşişi verelim, sevaba girelim!’ demişler... Allah kabul etsin! Ben, ‘benim kafamda davulun tokmağını patlatacak davulcudan dua almasam da olur’ diye düşünüyorum... Bahşiş gecesi olmayınca ne güzel tokmağın ucuyla dokunduruyorsun ve hızlı hızlı yürüyüp görev tamamlıyorsun da, iş bahşişe gelince neden davulu da kafamı da paralıyorsun! Hem böyle yaparak, benim gibi ters insanların sinirlerini hoplatıp, bahşişinden de oluyorsun... Çal adam gibi davulunu, sakin sakin iste bahşişini, verelim imkanımız ne ise, sen de günaha girme biz de!..
İtlere gereğinin yapılması; davulcuların da kararını ayarlaması ümidiyle, hayırlı ve sükûnetli Ramazan geceleri dilerim...

 

 

 

ARADIĞINIZ ABONE ŞU ANDA MASA SİLMEKLE MEŞGUL!


Keşan’da Belediye Başkanlığı ve Belediye Meclisi üyelikleri için aday adayları kendini göstermeye başladı... Keşan’ımıza hayırlı olsun aday adaylarımız... Daha şimdiden bir şey söylemek ya da yorumda bulunmak yanlış olur... Önce dinlemek, tartmak, ölçmek, biçmek lazım... Bakalım her şeye ‘evet’ diyorlar mı, muhasebe bilgileri nasıl, tepki verme kabiliyetleri var mı, çukura, çamura, toza, çöpe duyarlılar mı?! Bunları zaman içinde test edip, onaylayacağız inşallah, olumlu ya da olumsuz şekilde... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (17 Temmuz 2013 Çarşamba) sayısında...>

İÇLERİNE SİNDİREMEYE SİNDİREMEYE İMAR PLAN TADİLATINI ONAYLADILAR! - köşe yazısının tam metni...


Keşan Belediye Meclisi dün olağanüstü gündem maddesi ile toplanarak, Keşan’da Destek Kıtaları Kavşağı’nın yakınındaki alana yapılacak yeni devlet hastanesinin imar plan tadilatını onayladı... Hem de içlerine sindiremeye sindiremeye! Sırf, ‘engelleyici kurum’ olmamak adına... Tabiî ki bu ifadeler bana ait değil, tamamen Meclis üyelerinin mazereti... Daha doğrusu bahanesi! İnsan hiç içine sindiremediği şeyi yer mi?!
Siz yediniz de Keşan halkının bunda günahı neydi? Bizler sizi o koltuklara her şeye ‘evet’ diyesiniz diye mi oturttuk? İktidar Partisi ‘asın şunu’ dese, içinize sinmeye sinmeye, sırf engelleyici kurum olmamak adına idamına mı karar vereceksiniz?
Eğer, ‘bize göre uygundur, hastane yapılması için biçilmiş kaftan’ deseydiniz anlardım ama ‘hem uygun değil’ diyorsunuz, uygun görmediğinizi ifade ediyorsunuz ve okları üzerinize çekmemek, engelleyici olmamak adına Keşan’ın geleceği ile oynuyorsunuz...
Bu içinize sindiremeye sindiremeye yaptığınız davranış, emin olun ki Keşan halkına bir ders olacaktır... Bundan sonra Keşan’ı Yönetmeye aday kişileri daha sık eleyecek, ince ince dokuyacaklar ve o koltuklara öyle oturtacaklardır... 60 milyon adına karar verecek 25 kişiyi belirlerken, bir testten geçirecek, ‘evet-hayır’ sorgusuna çekeceklerdir... Öyle her şeye ‘evet’ diyenleri daha en baştan eleyip, diskalifiye edeceklerdir...
Saygıdeğer Meclis üyeleri, madem bu kadar engelleyici kurum olmaktan çekiniyorsunuz naçizane bir isteğim olacak sizden... Cumhuriyet Meydanı’nda bir cami yaptırmak istiyorum hayrına, bir de Tekel Meydanı’nda, hatta bir de Şehitlik Parkı’nın bulunduğu alanda... Olağanüstü bir toplanın da karar verin bu alanlarda imar plan tadilatı yapmaya... Bak karışmam, Keşan’a 3 cami yapılmasına engelleyici kurum olursunuz yoksa!
Bu arada, sakın toplantıya mazeretleri nedeniyle gelmeyen Meclis üyeleri, ‘bizim bu kararda vebalimiz yok’ diye düşünmesin... Hatta, ‘sırf evet dememek adına mazeret uydurduk’ yine hiç demesin... O zaman kabahatiniz daha da büyük olur... Eğer muhalefet yapmaya bile çekiniyorsanız, o koltukları hemen boşaltın... Çünkü sizin ‘sindiremeden’ demeye bile cesaretiniz yok demektir...
Son olarak; sayın İktidar Partisi’nin mensupları, hazır iftar verenlere Ramazan Bayramı sonrası plaket vereceksiniz ya... 26 tane fazladan yaptırın, Sayın Belediye Başkanımız ile beraber Meclis üyelerimize de ‘size yandaş’ oldukları için hediye edin, birer de eşantiyon madalya verin! Ne de olsa yer seçiminde yapılan yanlışlığa hepiniz katkı verdiniz... Mübarek olsun!..

 

 

 

15 Temmuz 2013 Pazartesi

DAVULCU TOKMAĞI KAFAMDA PATLATTI!


Mübarek Ramazan ayı... Vatandaşım yağdırmış mailleri... Bir köpeklerden bir de davulculardan şikayetçi... Köpekler koca gece havlıyormuş, davulcular da kararını ayarlayamıyormuş! Bana, ‘sen bir ayar çekiver!’ demişler... Ben çekmesine çekeceğim ayarı da benim de kararım yok ki! Mübarek Ramazan ayında günah hanemi kabartacaksınız durduk yere şimdi...
Önemli olan vatandaşımı memnun ve bahtiyar etmek değil mi? Varsın kabarsın benim günah defteri... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (16 Temmuz 2013 Salı> sayısında...>

İÇLERİNE SİNDİREMEYE SİNDİREMEYE İMAR PLAN TADİLATINI ONAYLADILAR!


Keşan Belediye Meclisi dün olağanüstü gündem maddesi ile toplanarak, Keşan’da Destek Kıtaları Kavşağı’nın yakınındaki alana yapılacak yeni devlet hastanesinin imar plan tadilatını onayladı... Hem de içlerine sindiremeye sindiremeye! Sırf, ‘engelleyici kurum’ olmamak adına... Tabiî ki bu ifadeler bana ait değil, tamamen Meclis üyelerinin mazereti... Daha doğrusu bahanesi! İnsan hiç içine sindiremediği şeyi yer mi?!
Siz yediniz de Keşan halkının bunda günahı neydi? Bizler sizi o koltuklara her şeye ‘evet’ diyesiniz diye mi oturttuk? İktidar Partisi ‘asın şunu’ dese, içinize sinmeye sinmeye, sırf engelleyici kurum olmamak adına idamına mı karar vereceksiniz? <Devamı Önder gazetesinin yarınki (16 Temmuz 2013 Salı) sayısında...>

14 Temmuz 2013 Pazar

KEŞAN DA CUMHURİYET TARİHİNDE BİR İLKİ YAŞAYACAK MI?!


Bugün tarihi bir gün... Cumhuriyet tarihinde bir ilki daha yaşayacağız! Keşan halkı, yaptığımız kamuoyu araştırmalarından çıkan sonuca göre; yeni yapılacak hastanenin Destek Kıtaları Kavşağı’nın yakınındaki alana inşa edilmesini uygun görmüyor. Ancak buna rağmen Keşan Belediye Meclisi, bu alandaki imar plan tadilatını onaylayacak... Daha doğrusu benim ve benim gibi birçok kişinin kafasında ‘onaylayacağı’ yönde fikir oluştu...
Çünkü yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal! Onaylamasa İktidar Partisi’ne koz verilecek ve ‘yeni hastanenin yapımı Keşan Belediyesi tarafından engelleniyor, hizmet geciktiriliyor’ denilecek; onaylarsa da benim ve benim gibi düşünenlerin tepkisini alacak...
Anlayacağınız her halükarda Belediye Meclisi tepki alacak, eleştirilecek, kurban olacak...
Peki bu durumda Meclis nasıl karar vermeli, kime kurban olmalı, kimin tepkisini almalı...
Aslında çok uzun ve ince düşünmeye gerek yok... İktidar Partisi’nden tepki almaktan çekinip, ‘hizmeti engellemeyelim’ diye düşünüyorsanız, hiç merak etmeyin tepkilerini alacak başka bir kulp bulup, yeni malzemelerle yine karşınıza çıkacaklardır mutlaka... Yani bundan kurtulsanız da, yenisi kapıda... Size ‘aman Meclis imar plan tadilatını onayladı’ diye madalya verecekleri yok ya!
Şu anda sizler, Keşan halkının oyları ile Keşan’ı yönetmeye, karar mekanizması olmaya aday gösterilen kişilersiniz... Hepimizin sizin üzerinizde hakkı var... Elinizi vicdanınıza koyun ve Keşan’a yapılacak yeni hastane için o alan uygun mu değil mi muhasebesini yapıp, ona göre karar verin...
Keşan halkı, hizmetin gelmesini istemiyor değil ancak ‘geç olsun temiz olsun’ anlayışı hakim... Oraya yapılacak bir hastane hepimizin parasının çöpe gitmesidir. 10 senedir bir Keşan’da yeni hastane arayışına gidilmemelidir... Allah aşkına bir kere de bir işi yapın ama tam yapın!
Bu mübarek Ramazan gününde, Allah yanınızda olsun ve sizi doğruya, hakkımızda hayırlısına yönlendirsin... Yoksa, hani şu İktidar Partililer tarafından çok dillendirilen ‘Cumhuriyet tarihinde ilk kez!’ muhabbeti var ya, siz de o ifadeye ‘cuk’ oturur, Keşan’da Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar büyük bir yanlış yapılmasına aracı olursunuz!
Bu arada benim naçizane duam aynı olacak; Allah’ım bize hastane değil; hastanemizin içine bol bol doktorla malzeme ihsan eyle! Amin...

 

 

 

 

9 Temmuz 2013 Salı

MUHALİF DEĞİL, TARAFSIZIZ SAYIN BAKANIM!


Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, geçtiğimiz hafta sonu geldiği bölgemizde İpsala DSİ 114. Şube Müdürlüğü Tesisleri’nde 7 Temmuz Pazar günü saat 09.30’da verilen kahvaltıda, basına yönelik bir serzenişte bulundu... O basın da Önder gazetesi ve Neşe Tosun’du... Çünkü bahse konu haber sadece Önder gazetesinde ve Neşe Tosun imzası ile yayımlanmıştı... CHP Edirne Milletvekili Sayın Recep Gürkan, gazetemize, Kalkınma Bakanlığının 2013 yılı yatırım programı hakkında bilgi vermiş, Edirne’ye ayrılan yatırım payının 152 milyon 577 bin TL olduğunu bildirmiş ve yatırım programı içinde de Keşan’a yapılacak yeni devlet hastanesi projesinin yer almadığını açıklamıştı. Hatta Sayın Gürkan, 2013 Yılı Yatırım Programının illere göre dağılımının tam listesini de yine gazetemize iletti... Biz de haberi gazetemizin manşetinden verdik...
Ancak bu haber bazı AK Partili siyasetçilere dokunmuş ki, kahvaltıya Önder gazetesi ile gelinmişti! Bu konuda Sağlık Bakanı Sayın Müezzinoğlu’nun açıklama yapması beklendi, kamuoyunu rahatlatması, bir de ‘dedikodu’ üretenleri yalanlaması açısından... Sayın Bakanımız açıklama yapmadan önce ben bizzat yanına gidip, bir cevabı olup olmadığını sordum kendisine... Devamında da 152 milyon 577 bin TL’lik ödeneğin Edirne için yeterli olmayacağını ve neden bu kadar düşük pay ayrıldığını cevaplamasını istedim. Ancak Sayın Bakanımız, ‘biraz sonra herkese açıklayacağım’ diye yanıtladı sorumu ve yanıtladı da...
Müezinoğlu, “Keşan ile ilgili birileri dedikodu yapıyor ama ne yazık ki bölgeyi bir türlü dedikodulardan kurtaramadık. Birileri yalnız olmazları sayıyor, olanları görmüyor. Mahcup olup, geri dönüp de ‘ayıp ettik’ demiyor.” şeklinde başladığı açıklamasını “Basın da muhalefet yapma görevi üstlenmesin lütfen.” diye tamamladı, sorduğum bir soru üzerine... Açıklamasında Keşan’a yapılacak yeni devlet hastanesi ile ilgili bilgi verirken, Edirne’ye ayrılan 152 milyon 577 bin TL’lik yatırım payı hakkında ise tek kelime etmedi Sayın Bakanımız bu arada...
Biraz daha konuşsam ya da soru sorsam, ‘muhalefetten hüküm yerim!’ diye, bıraktım düşüncemi yine köşeme...
Sayın Bakanım şu anda Türkiye’de 2 çeşit basın kaldı; biri ‘yandaş’, diğeri de ‘tarafsız’ bilene... ‘Yandaş’ basın size çalışıyor, ‘tarafsız’ basın ise hem size hem muhalefete hem de halka.... Bugüne kadar kaç yandaş basına, ‘neden muhalefete muhalefet yapıyorsun ve hep bizi tutuyorsun’ diye serzenişte bulundunuz... Yıllardır abonesi olduğumuz bir Anadolu Ajansımız vardı, baskı kurup onu da ‘yandaş’ yaptınız... Şöyle bir aboneliklerini sorgulayın Anadolu Ajansı’nın... Trakya genelinde kaç abonesi varken, kaça düşmüş bir görün... Yıllardır her çeşit habere yer veren, ‘A partili- B partili’ diye ayırım yapmayan Anadolu Ajansı, son 1 yıldır muhalefetten tek haber vermez oldu... Anlayacağınız yılların ‘Anadolu Ajansı’ bile ‘Yandaş Ajansı’na döndü!
Hem biz ‘Keşan’a yeni devlet hastanesi yapılmasın’ diye muhalefet yaptığımız yok... Biz doğru ve yanlışların ortaya çıkması için ilgililerini sorguluyoruz. Yeri geliyor muhalefeti yeri geliyor iktidarı yeri de geliyor halka sorguluyoruz... Verilen cevaplara da gazetemizde yer veriyoruz. Eğer ‘yandaş’ ya da ‘muhalif’ basın olsak, tek taraflı yazar, tek taraflı görüş alır, karşı tarafa yer vermeyiz... Eğer size yer vermeyecek, muhaliflik yapacak olsak, gelip bizzat yanınıza, konuyla ilgili açıklamanızı almak ister miydik? O nedenledir ki Sayın Bakanım biz ‘yandaş’ değil, ‘tarafsız’ basınız... Ne kalemimizi satarız, ne de arkamızı sıvazlayanlara prim veririz... Biz muhalefet yaparsak, olumsuzlukları olumluya çevirmek içindir... Yoksa muhalefetin yanında olduğumuzdan, iktidara karşı durduğumuzdan değil... Çirkinlikleri güzelliğe çevirmek; yanlışları doğruya döndürmek; yavaş giden işleri hızlandırmak için! Saygılarımla Sayın Bakanım, saygılarımla... Allah hayırseverlerin desteğiyle verilen iftarları kabul etsin!

ŞEYTAN İŞE KARIŞMASIN DİYE UYARI!


Adım çıktı; muhalif gazetenin muhalif gazetecisine! Hazır birileri yakıştırmışken bu lakabı bize, biz de karşılığını verelim onlara... Maksat karşılık değil, ‘adalet’ sağlamak aramızda!
Öncelikle Ramazan ayınız mübarek, tuttuğunuz oruçlar kabul olsun... Ramazan ayı nedeniyle iftar programları düzenlendi ilçemizde. Keşan Belediyesi tarafından 9 mahallede 12 akşam; AK Parti Keşan İlçe Teşkilatı tarafından da 22 akşam iftar verilecek.
Şimdi iftarların kara köklerini bulalım önce... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (10 Temmuz 2013 Çarşamba) sayısında...>

BİZİM MATBAA YALNIZCA BASIYOR GAZATA!


Vatandaşım yazmış: Piyasada para dönmüyor, dal kıpırdamıyor... Siftahsız kapatıyoruz dükkânları, işler kesat...
Eee... Nasıl yardımcı olabilirim ben size... Bizim matbaa yalnızca basıyor Gazata! (Gazete) Hani para falan bassak, gazete arasına sıkıştırırız birkaç lira(!) ama bizden ancak haber çıkar size...
Evet, sevgili okurlarım... Bu haftaki mektup köşemizin konukları esnafımız... Serzenişte hepsi... Hasat zamanı başlamış, çiftçide para bol olduğu aylarda dahi piyasada kıpırtı olmadığından yakınıyor... ‘Hasat zamanı para dönmezse ne zaman dönecek?’ diye soruyor...
Dönmez vatandaşım dönmez... 2 ineğe 10 bin TL kredi alırken, ‘nasıl ödeyeceğimizin’ hesabını yapmadık... Ev hanımı olduğumuz halde, banka kredi kartı verirken ‘maaşım yok nasıl öderimi’ hesaba katmadık... Ayakkabı boyayan ve günlük hasılatı taş çatlasın 30 TL’yi geçmeyen boyacı kardeşimize ‘2 kredi kartı birden veren bankacıları’ sorgulamadık... Zamanında olmayan paramızı ‘cırt’latırken ‘halimiz nice olacak’ diye düşünmedik... Gözümüze hoş gelen her şeyi aldık, yetmedi her renginden dolabımıza yerleştirdik ama ‘nasıl ödeyeceğiz’ hesabı yapmadık...
Dolayısı ile tıkandık... Elimize 3 kuruş geçse, kapımıza icra gelmesin diye bankalara koşar olduk... Kazandığımızı bankalara yatırdık... Yatırdık yatırdık ama bitiremedik... Verdikçe daha çok istediler... 1 gün geciktirsek, faiziz babasını bindirdiler... Acımantasyona hiç gelmediler! Ne gözümüzün yaşına baktılar ne de ‘af’ fa soktular... Bunun üstüne bir de parayı bulanlar gidip dansözlere şaba astılar! Şimdi dersiniz ki, dal kıpırdamıyor... Kıpırdamaz vatandaşım, kıpırdamaz... Vatandaşımda kıpırdayacak hal bırakmadılar! Kuvvetli bir siyaset rüzgârı esmesi ve piyasaları hareketlendirmesi dileğiyle...

 

 

 

 

TORBADAN DİREKT ‘TOMBALA’ ÇIKIYOR!


 
Ramazan ayına bereketle giriyoruz çok şükür! Kaşıkla beslenip, kepçeyle karşılığını vereceğiz görünüyor...
Ramazan iftarları verilecek, sofralar kurulacak, Ramazan ayı boyunca 1 öğün yemek beleşten! Allah kabul etsin...
Karşılık olarak peki... Zamlar kapıda... Ekmeğe açıktan zam... Alkol ve tütün mamullerine açıktan zam... Kapalıdan olan zamlar ise neye denk gelirse! Faturalara, vergilere işleniyor hafif hafifçe!
Gelir kaynaklarımız tükendi... Şimdilerde girdik yeni yeni gelir arayış yöntemine... Önce trafik cezaları ile başlandı işe... Hazır trafik cezalarından başlanmışken, hemen sürücü belgelerimizin de baktılar çaresine... Beğenmedi hükümet, ‘yenileyelim’ dedi hemen... Hem de öyle bir defalık değil, 5-10 yıl arasında hep yenilenecek ehliyetler... Önce 101 TL eder biçildi yenilenecek ehliyetler için... 24 milyon sürücüx101 TL... Fena para değil! Tepkiler olunca insafa geldi yasanın torbası! 15 TL’ye düşürüldü yenileme bedeli...
Hadi bununla kalınsa iyi de bakalım daha neler çıkacak o torbadan korkmaya başladım ben... Hiç öyle; birinci çinko, ikinci çinko yok valla direkt ‘tombala!’ çıkıyor torbadan...
Daha neler değiştirilebilir diye düşündüm kendi kendime, vallahi bir sürü şey de geldi aklıma...
Ehliyetten sonra sıraya girebilir kimlikler de... Bayanların ki ‘turuncu’, erkeklerinki de olabilir ‘mavinin farklı bir tonu’ Hem bu sefer cömert de davranılır, Türkiye nüfusu göz önüne alındığında, 1 TL alsalar vatandaşa dokunmaz ama devletin kasasını kabartır!
Sonra tapulara geçilir... ‘tapusunu değiştirmeyenin mülkü gidecek elden’ denilirse, vatandaşım koşa koşa soluğu alır tapuda... Burada da yerleştirsinler gönül rahatlığıyla! Adı üstünde ‘tapu’, kaldırır her türlü zorluğu! İster 50 TL alsınlar, ister 100 TL. Eskiden beri tapu dairelerinde vermeye alışık olan vatandaşıma koymaz be!..
Doğrusu Ramazana ramak kala torba yasanın ekstraları çıkınca ortaya, Allah kabul etsin, 30 gün 24 saat oruç tutmamız gerekecek galiba!
Ramazanınız şimdiden mübarek olsun, Allah bizi torba yasanın cinliklerinden korusun... Amin!

3 Temmuz 2013 Çarşamba

BİZ NELERİ İÇİMİZE SİNDİRDİK, AŞKOLSUN YANİ!


AK Parti Keşan İlçe Başkanı Hakan Çevikel, geçtiğimiz günlerde yerel bir gazetede yaptığı açıklamada, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan ve CHP Keşan İlçe Başkanı Ufuk Kanışkan’dan Halk Ekmek Şirketi’ne ait hesapların hâlâ kamuoyuna açıklanmadığını belirterek, ‘kara kutu’nun bu seneki bilânçosunu sorgulamış ve merak ettiğini söylemiş... Hatta Çevikel, bu kadarla da kalmamış Erikli’nin kaymağının birileri tarafından yendiğini ifade ederek, kendisinin de Erikli’de mısırcı, hamburgerci açmak (nasıl bir şeyse mısırcı ya da hamburgerci açmak!) istediğini vurgulayarak, ‘Kiraya veririm, 3-5 kuruşta cebime atarım’ demiş...
Hakan Çevikel’in bu açıklamasına bir cevap gelip gelmediğini takip edemedim ama sade bir vatandaş olarak bir iki kelam sarf etmek istedim...
Sayın Çevikel... Henüz CHP, AK Parti kadar açılamadı... Maşallah AK Parti’nin her yaptığı iş ortada ve şeffaf şeffaf götürüyor! Bir de kamuoyuna açıklama yapılırken, hiç utanılıp sıkılınmıyor! Devletin onca malı mülkü ne oldu? Satıldı, özelleştirildi. Paraları ne oldu? Şeffaf şeffaf paylaşıldı! Devlete ne kadar gelir getirecek yatırım varsa hepsi elden gitti, şimdilerde trafik cezaları ile devlet bütçesine gelir sağlamakla meşguller... Çok şükür ‘kara kutu’nun etrafı turuncu mavi canlılarla dolu! ‘Bir sana bir bana’ demekten, halka düşüyor kara kedi!
Ülkedeki bütün kaymaklar bitti, yetmedi, Erikli’nin kaymağından azıcık da muhalefetin yemesi içinize mi sinmedi... Ah ah, biz neleri içimize sindirdik aşkolsun yani! Elalemin gavurları memleketimizi parselledi, bankaları ele geçirdi, koca koca alışveriş merkezleri dikti, siz kalmış benim yurdumun insanına mısırcılığı ya da hamburgerciliği çok görüyorsunuz, bu hiç yakıştı mı şimdi! ‘Rabbena hep bana’ olmaz ki... Azcık da muhalefet sebeplensin... Hem Halk Ekmek’in hesaplarını da sorgulayıp, neden ortalığı bularsın... Daha onlar alışamadı şeffaflığa... Şeffaflık hem de göz göre göre şeffaflık, çok ayrı bir ustalık! Çok şükür bunu 11 yıldır göz göre göre, gözümüze bata bata hep yaşadık!