Mübarek
Ramazan ayı... Vatandaşım yağdırmış mailleri... Bir köpeklerden bir de
davulculardan şikayetçi... Köpekler koca gece havlıyormuş, davulcular da
kararını ayarlayamıyormuş! Bana, ‘sen
bir ayar çekiver!’ demişler... Ben çekmesine çekeceğim ayarı da benim de
kararım yok ki! Mübarek Ramazan ayında günah hanemi kabartacaksınız durduk yere
şimdi...
Önemli olan
vatandaşımı memnun ve bahtiyar etmek değil mi? Varsın kabarsın benim günah
defteri...Öncelikle hayvan severlerin tepkisini alacağımı bile bile, Keşan’daki sokak hayvanlarından, %50’den fazla vatandaşımın şikayetçi olduğu bilinmeli... Eğer demokratik bir uygulamaya geçilecekse, sokak hayvanlarının, çoğunluğun görüşü dikkate alınarak çaresine bakılmalı... Hayvanları ‘öldürün, dövün, atın’ demiyoruz... Ancak kısa bir örnek verecek olursak; düşünün adamın biri gecenin bir vakti avazı çıktığı kadar bağırıyor, bütün mahalleyi rahatsız ediyor... Ne sustan anlıyor, ne durdan anlıyor... Ara ara sessizliğe bürünse de, hele hele kendine benzer birkaç serseri daha gelirse, ortalığı ayağa kaldırıyor... O zaman ne oluyor; polis geliyor, çevreye rahatsız veren bu canlıları toplayıp, ifadelerini alıyor, en azından topladığı saatten sonra sessizlik hakim oluyor, hatta topladıkları canlıların bir kısmı geceyi nezarethanede geçiriyor...
İşte vatandaşımın da şikayetçi olduğu durum bunun bir benzeri... Bizim sokak itleri kafaları neye bozuluyor bilmiyorum ama bir havlamaya başladılar mı mübarekler susmak bilmiyor... Havlama sesini duyan diğer itlerde cümbüşe katılıyor ve Keşan’ı ‘hav... havvv.... haaaavvvvv...!’ sesleri basıyor... Ne ‘çü be’ den anlıyor bazı itler ne de ‘höşt be’ den... Gecenin bir vakti sinir bozmaktan, vatandaşımı strese sokmaktan başka bir işe yaramıyor... Tamam dolaşsınlar, özgür olsunlar ama beni ve vatandaşımı rahatsız eden, sinir harbi yaşatan itin ne faydası var...
Gelelim Ramazan davulcularına... Her yıl Ramazan ayında aynı facia... Şimdi yine geleneklere saygısızlık ettiğimi düşüneceksiniz ama, her şeyin de bir karar var ya... Havalar sıcak, malum alt katlardaki dairelerde oturan vatandaşım hırsızlık vakalarından dolayı pencere açamasa da üst kattakilerin ki açık sabaha kadar... Hiç vatandaşımdan değil, direkt kendimden örnek vereyim de okların hepsini üzerime çekeyim! Aşağı Zaferiye Mahallesi’nin davulcusu... 13 Temmuz Cumartesi akşamı, benim pencere açık ya, davulu patlatacak kafamda... Hani öyle mani falan yok, Ramazan’ın tadına vardıracak... O akşam tokmağı davulu parçalamıştır mutlaka! Nasıl vuruyor tokmağı davula sorma... Davulda vurulan tokmaktan bana yansıyan senfoni; ‘hadi be vereceksen ver bahşişi yoksa patlatacağım tokmağı kafanda şimdi!’ Yemin billah beynimi yedi... Perdenin arkasından izledim, arada tepkisini ölçmek için perdeyi de oynattım, davulcuyu daha da azdırdım! Uyandığımı gördü ya, bahşişi alacak illa! Yok valla... Benim kafamda davul tokmağı patlatana, ne bahşiş veririm ne de nafaka... Tam flaşı patlatacaktım ona ama bizim komşular davulun sesinden öylesine rahatsız olmuşlar ki, benim camın altından çağırıp, bahşişi de verdiler, mahalleden de defettiler... Ertesi gece de komşularımla kritik yaptık, davulcu ile yaşadığımız inatlaşmayı paylaştık... Bizim komşular da çakmış işi, ‘aman sabaha kadar davulcu gitmeyecek, Neşe’nin yerine bahşişi verelim, sevaba girelim!’ demişler... Allah kabul etsin! Ben, ‘benim kafamda davulun tokmağını patlatacak davulcudan dua almasam da olur’ diye düşünüyorum... Bahşiş gecesi olmayınca ne güzel tokmağın ucuyla dokunduruyorsun ve hızlı hızlı yürüyüp görev tamamlıyorsun da, iş bahşişe gelince neden davulu da kafamı da paralıyorsun! Hem böyle yaparak, benim gibi ters insanların sinirlerini hoplatıp, bahşişinden de oluyorsun... Çal adam gibi davulunu, sakin sakin iste bahşişini, verelim imkanımız ne ise, sen de günaha girme biz de!..
İtlere gereğinin yapılması; davulcuların da kararını ayarlaması ümidiyle, hayırlı ve sükûnetli Ramazan geceleri dilerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder