Araçları çiziliyormuş, aynası kırılıyormuş, lastikler patlatılıp, soygunculuk yapılıyormuş... Evlerinin kapıları zorlanıyor, kilitli kapılar açılıyor, ne var ne yoksa gidiyormuş... Keşan’a şebeke mi gelmiş yoksa var olan şebekeler mi hareketlenmiş(!)... Neden bu şebekelerin önüne geçilemezmiş...
Vallahi onun cevabını benden değil, ilgililerinden alacaksınız... Ben yazar dile getiririm ama şebeke çökertmekte işin ehli değilim!
Ancak geçenlerde sohbet ettim bir polisle... İzah ettim durumu kendisine... ‘Eve girince 6 kapı kilitliyorum, hırsız girmesin diye bunalım geçiriyorum’ dedim; cevap olarak da ‘biz hiç kilitlemiyoruz ama hiç de hırsız girmedi!’ dedi... Buna karşılık, ‘keramet bizde mi yani’ dedim, ‘yoksa Ramazan ayı hürmetine çok beslendiniz de rehavet mi çöktü!’ diye ekledim... Sanırım söylediğimden bir mana çıkaramadı, ben de daha fazla irdelemeyip, yarıda bıraktım...
Yine bir vatandaşımın sözüne de çok alındım... Bana demez mi, ‘hayrola siz de mi polisle birliksiniz?’ diye, ‘ayıp ettin amcacığım’ desem de... ‘Niye hırsızlıkları yazmıyor muşum’ diye diklendi tepemde... Arkasından bağırıp, ‘amca gel dinleyeyim derdini’ dediysem de, takmadı beni nedense... A be... amcacığım, neden yazmayayım söylesene... Benim patronum gariban bir gazeteci, sadece konuşturur kalemini... Ben desen ondan gariban, koşarım haberden habere sabah akşam... Ne çeltik tarlamız var hatır gönül yapacak(!) ne de unumuz şekerimiz dağıtacak! Kapımızdan dilenci eksilmez, akşam bir bakarız kasa boşalmış dilenciye para vermekten! Bizim gazeteden çıkmaz para, hele hele rehavet çöktürecek, kalemimize engel olacak bir hareket asla! Bizde hareket halkın sesi; kalemimiz desen bıçaktan keskin! İşimizi tam yaparız, kimseye de gebe kalmayız! Sen rahat ol amcacığım, rahat ol... Eğer polislik yapmamızı istiyorsan, seni kırmaz, ya onu da yaparız ya da yaptırırız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder