22 Kasım 2011 Salı

‘KEŞ’ HANDAN 9 GÜNLÜK TATİL İZLENİMLERİM…

Ramazan Bayramı nedeniyle 27 Ağustos - 4 Eylül 2011 tarihleri arasında 9 günlük dolu dolu bir tatil yaşandı, yaşadılar… Bu arada biz basın mensupları da aralıksız Keşan ve çevresinde yaşanan olay ve kazaları takip ettik. 30 Ağustos Salı ve 3 Eylül Cumartesi günleri arasında geçen 5 günde 10 saat uyku uyumadım desem, kesinlikle abartmış olmam. Ancak bu uykusuzluk Keşan’ı, Keşanlıları, Keşan’daki eksiklikleri ve idarecileri biraz daha iyi tanımama vesile oldu. Bu izlenimlerimden aldığım notları çok saygıdeğer idarecilerimizle paylaşmadan edemeyeceğim…

Kısa kısa geçeceğim merak etmeyin… Öncelikle de saygıdeğer insan emekli vali Hüseyin Öğütçen’in 3 Eylül 2011 Cumartesi günü Keşan’a yaptığı ziyarette söylediği bir cümle ile yazıma başlamak istiyorum. Sayın Öğütçen dediler ki; “Methiye istemem. Eleştiri yazın ki doğruları bulalım. Eleştiriler yanlışları bulmaya ve doğruya götürmeye fayda sağlar. Ben basın mensuplarına hep bunu söyledim. Sakın bana methiye yazmayın diye tembihledim.” Evet… Aynen böyle dedi emekli vali Sayın Hüseyin Öğütçen… Bu arada Hüseyin Öğütçen’in biyografisini incelerseniz, ne kadar değerli ve önemli bir kişiliğe sahip olduğunu öğrenme fırsatınız olur…

Gelelim 9 günlük tatil izlenimlerime… 30 Ağustos Salı günü, Zafer Bayramı ve Ramazan Bayramı dolayısı ile saygıdeğer protokol mensupları 1 günlük boy gösterisinde bulundular… Koltuklar doluydu… Ziyaretler eksiksiz yapıldı… Sonra mı? Sonrası 8 günlük tatil… Hiçbirini hiçbir yerde göremedim… Görmem mi gerekiyordu? Hayır… Çok da meraklısı değilim hiçbirinin… Ama şu haberli yaptıkları ve hiçbir kusur bulamadıkları denetimleri(!), böyle yoğun bir nüfus kalabalığı ve uzun tatil günlerinde de yapsalar da, yaşanan olumsuzlukları görseler zarar mı ederler…

9 günlük tatil boyunca emniyet, jandarma ve hastane personeli beni görmekten bıktı, ben de onları görmekten… Hep aynı yüzler, hep yollarda, hep olaylarda…

Ramazan ayının bitmesiyle birlikte bizim ‘Keş’ hanlılar… sanki hayatlarında hiç alkol görmemiş gibi şişelere sarıldılar… Sonuç mu; şişede durduğu gibi durmuyor işte bu meret… İçmenin de bir adabı usulü var ama bilene… Bilen var mı? ‘Var’sa bile ben görmedim… Bana hep bilmeyenler denk geldi…

Yoldan çıkıp arabasını kaldırımda sürenler… Ayakta duramadığı halde motosiklet tepesinde gezip, takla atıp devrilenler… Karısını dövüp hastanelik edenler… Havaya ateş açanlar… Kavgayı marifet sayanlar… Kafayı bulup, iğneyle sakinleşmeye çalışanlar… Daha neler de neler…

Bu olumsuzlukların peşinde koşanlar da polis, jandarma ve ambulanslar…

Keşan’ın saygıdeğer yöneticileri… Öncelikle Keşan’a takviye polis ve jandarma ekibi, kadın sığınma evi, çok sayıda psikiyatri uzmanı ve acil trafik hastanesi gerekli… Ve ne yapıp edin, şu ‘Yeşil Kart’ vakasının önüne geçin…

Bu kadar olayın yaşandığı ilçemiz ve civarında kişi başına polis ve jandarma dikmek gerekiyor… Ya takviye yapın, ya da yetişkinler okulu açıp, eğitime başlayın…

Hastane için yer arıyoruz… Hastane kalsın kaldığı yerde… Bize içinde her türlü cihaz ve uzman doktorları ile acil vakalara hizmet verecek bir trafik hastanesi lazım… Bizim acil servis ancak yeşil kartlılara yeter… İpini koparan acilde alıyor soluğu… Neymiş efendim yeşil kartı varmış… Gündüzler torbaya giriyor ya, içip içip kendini geceye saklıyorlar… Yeşil kartı var, kafayı bulmuş, iğne yaptıracak… Oh... Ne âlâ memleket… Neye göre veriliyor bu yeşil kartlar… Sayın idareciler, şu yeşil kartlıları bir daha gözden geçirseniz hiç fena olmaz…

Sonra da Keşan’da şiddet olaylarını bir gözden geçirin… Eşinden dayak yeyip, darp edilen kadınlar… Bu kadınlar dayak yeyip, tedavi oluyor ama hiçbiri de korkudan şikayetçi olamıyor… Çünkü arkasından daha kuvvetli sopa gelecek…

Keşan’ın yıllardır çözüm bulunamayan şehir içi trafik sorunu… Şehir içi düzenlemesiymiş, meydan düzenlemesiymiş… Geçin bunları Allah aşkına… Siz bir an önce bu trafik sorununa çare bulup, ele güne rezil etmeyin bizi… Bayram tatili dolayısı ile Keşan’a gelen İstanbullular, böyle rezil bir trafik sıkışıklığının İstanbul’da bile yaşanmadığını belirtiyor… 10 sene meydanı düzenleyemezseniz, daha 10 sene bu keşmekeşi yaşayacak mıyız trafikte… Tekel Meydanı’ndan Hastane Caddesi’nin bitimine gitmek abartısız 15 dakika… Toplasan 1 kilometre ya var, ya yok…

Bu arada sürücüler kaldırıma çıkıyor ama bizim yayalar da yollarda… Araba mı geçiyor, hiç umurunda bile değil… Yol sanki yayalara tahsis edilmiş… Eee siz kaldırımı kullanmayınca, bizim sürücüler de kaldırımı tercih etmek zorunda kalıyor(!) Bunun için de nasıl sürücüler için ehliyet kursları düzenlenip, belge veriliyorsa, yayalar için de kaldırım belgesi(!) verelim… Ve bu belgeye sahip olmayanları da sokağa çıkarmayalım… Ne sürücülerin başı yansın, ne ailelerin…

Evet saygıdeğer Keşan’ın yöneticileri… Anlayacağınız Keşan’da her şey güllük gülistanlık değil… Daha çoook yazılacak şey var ama yavaş yavaş… Hepsini birden yazmaya kalksam ne sayfalar alır, ne de siz okuyabilirsiniz… Sindire sindire yazayım ki, belki hep birlikte bazı dersler alırız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder