23 Kasım 2011 Çarşamba

BU SEFER RÜYAMDA KENDİMİ GÖRDÜM…

Son zamanlarda birçok kişi tarafından ‘Neşe Hanım, rüya görmüyor musunuz, durumlar ne vaziyette’ diye sorular yöneltiliyordu… Ben de soranlara ‘Seçime 2 gün kala’ şeklinde takılıyordum. Ancak 4 Haziran’ı 5 Haziran’a bağlayan gece bir rüya gördüm… Bu rüyamda da Kıyamet kopuyordu… Kıyamet’in kopuşunu gördüm ancak arkasından gökyüzünde bir yeşillik belirdi. Gözlerimi açtığımda başıma bir felaket geleceğini hissetmiştim… Hatta bu rüyamı da Pazar akşamı mesai arkadaşlarımla paylaştım. Hepimizin aklına da araba gelmişti.
6 Haziran 2011 Pazartesi günü de İpsala’nın Koyuntepe köyüne habere gitmek üzere yola çıkacaktım ki, o güne kadar benimle hiç habere gelmeyen mesai arkadaşım Neslihan Koç, ‘Neşe abla, ben de seninle geleyim mi? Yolları da biliyorum, sana arkadaş olurum’ dedi. Birlikte yola çıktık. Hiçbir zaman kısa mesafeli yola çıkışımda emniyet kemerini takmıyordum. Ancak Neslihan arkadaşım arabaya bindiği anda kemerini taktı, yolun yarısında bana da uyarıda bulunarak, ‘Neşe abla emniyet kemerini taksana’ dedi. Ben de yolun yarısında emniyet kemerimi taktım ve Aliço Pehlivan köyünden itibaren de sohbetimiz dikkatli araç kullanımı ve kazalar oldu. Arabayı mıcıra kaptırmadan 5 dakika önce Neslihan arkadaşıma 1994 yılında yaptığım bir kazayı anlatmıştım. Bu sohbetimiz devam ederken de birden arabanın hakimiyetini kaybettim. 100 metre kadar aracımız oradan oraya savruldu. Ne yaptıysam arabanın kontrolünü sağlayamadım ve yuvarlanmaya başladık. Hep merak ederdim, araç takla atar da bu insanlar nasıl kurtulur diye… İlk taklayı attığımızda sadece ölüm geldi aklıma ve kurtulma ihtimalini hiç düşünmedim. İkinci takladan sonra ise havada asılı kaldığımı ve yaşadığımı hissettim. Ters dönen aracımızda önümüze ilk düşen cep telefonum ve sigara paketim oldu… Ancak emniyet kemerini bir türlü çözemiyordum. Neslihan arkadaşım kemerimi çözmüştü ancak bu sefer de arabadan dışarı çıkamıyorduk. Bir an arabanın alev alıp, yanabileceği aklıma geldi. O can havli ile telefona sarılıp, gazetemiz ortağı Oğuz Bey’i arayıp, kaza yaptığımızı ve arabadan çıkamadığımızı bildirdim. Telefonu kapattığımızda ise iki köylü vatandaşın geldiğini gördük. Kapıyı açarak, araçtan çıkmamızı sağladılar. Hayatımı Neslihan arkadaşıma borçluyum. Çünkü o olmasaydı, ben emniyet kemeri takmayacaktım. Ve emniyet kemerim takılı olmasaydı, bu kazadan kurtulsam dahi derin yaralar alacaktım. Bu nedenle de ilk önce Neslihan arkadaşıma teşekkür ediyorum. Daha sonra da gazetemiz sahibi Feyzullah Aktan ve gazetemizdeki tüm mesai arkadaşlarıma …
Kaza yaptığımız andan itibaren yoldan geçen tüm araç sürücüleri durarak, hepsi yardımcı olabilmek için ne mümkünse yaptılar. Tanıdığım tanımadığım tüm yoldan geçen vatandaşlara, Keşan İlçe Jandarma ekiplerine, Keşanlı ve İpsalalı tüm basın mensubu arkadaşlarımıza, bizi otomobili ile Keşan Devlet Hastanesi’ne götüren CHP Edirne 1. sıra milletvekili adayı Recep Gürkan’a, yine kaza yerine gelen CHP Edirne 3. sıra milletvekili adayı A. Baki Topal’a, MHP Edirne 2. sıra milletvekili adayı Gürsel Şimşek, CHP milletvekili aday adayı Erdin Bircan ile Keşan Devlet Hastanesi’nde ziyaretimize gelen Keşan Kaymakamımız Ahmet Narinoğlu, Sağlık Grup Başkanı Opr. Dr. Ragıp Taş, Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü Hasan Boz ile telefon ederek ve gazetemize gelerek geçmiş olsun dileklerini ileten tüm dost ve arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.
Bu arada, 3 Haziran 2011 tarihinde yazdığım “Hepinizden daha çok demokratız” başlıklı köşe yazımda tarafsız bir gazeteci, ancak sağ görüşlü bir vatandaş olduğumu belirtmiştim. Ancak 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak Milletvekili Genel Seçimi’nde ilk defa bir sol partiye oy vererek, CHP’li milletvekili adaylarına ve CHP’lilere vefa borcumu ödeyeceğim. Bunu tüm açık yürekliliğimle söylüyorum. Allah’ın bildiğini kuldan saklamanın bana göre hiçbir anlamı yok…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder