Savcı,
ceza yargılamasında iddia makamı olarak adalete hizmet eden kişidir. Savcı, suç haberinin kendisine
ulaşmasıyla birlikte devlet adına araştırma ve soruşturma faaliyetinde
bulunmak, kamu davasının açılmasını gerektiren şartlar oluştuğunda dava açmak
ve yürütmek, mahkemelerin verdiği kararları yerine getirmek ve kanunla
kendisine verilen diğer görevleri yapmak durumunda olan ve yürütme organı
içinde yer alan devlet memurudur.
Polis de, kamu düzenini ve yurttaşların canı, malı ve
temel hak ve özgürlüklerini korumakla görevli, yasa uygulayıcı bir çeşit kamu
görevlisidir.
Bu açıklamayı yapmamdaki amacı birazdan
anlayacaksınız... Bugün ilçemizde uyuşturucu operasyonunun bir ayağı daha
doğrusu son ayağı gerçekleştirildi... Uzunköprü eski savcısı C.K, polis memurluğundan atılan S.K. ve diğer şüpheliler, 161 kilo 243 gram toz esrar maddesi
ve 13 kilo 225 gram
eroin maddesi olmak üzere toplam 174 kilo 468 gram uyuşturucu madde
ile birlikte ele geçirilmelerinden dolayı Keşan’da adli makamlara sevk
edildi... (Operasyon ile ilgili ayrıntıları haber sitelerinden takip
edebilirsiniz.)
Uzunköprü Cumhuriyet Savcısı iken bir iş
adamından rüşvet almaya teşebbüs ettiği iddiası ile gözaltına alınan ve
çıkarıldığı adli makamlarca 5 yıl hapis cezasına çarptırılan eski savcı C.K’nın, yetkilerini kullanması da 5
yıl yasaklanmış ve cezasının onanması durumunda da 5 yıl hapis yatacakmış... Yine
eski polis memuru S.K. da, Van
Emniyet Müdürlüğü’nde görevliyken uyuşturucu kaçakçılığı ilgili bir soruşturma
kapsamında görevden alınmış... Her iki devlet memurunun da sicili oldukça temiz
anlayacağınız!..
Ne de olsa biri araştırma, soruşturma ve
dava açmakla yükümlü, diğeri de can, mal ve temel hak ve özgürlükleri korumakla
görevli!.. Desenize, bunlar böyle yaparsa aç insan ne eylemeli!.. Ve bu iki
zat-ı muhteremin kurumlarına ve meslektaşlarına verdiği lekeye ne demeli...
Vatandaş, ‘imam böyle yaparsa cemaat ne
yapmaz!’ demez mi? ‘Toklar böyle
yaparsa açlara ne kalmış!’ diye söylenmez mi, ‘Savcıya ve polise güvenemeyeceksek kime güveneceğiz’ diye
sorgulamaz mı, ‘ülkenin çivisi çıkmış’ diye
feveran etmez mi, ‘evlatlarımızı
zehirleyenlerin başı adli yargı ve emniyet güçleri’ diye kahrolmaz mı, ‘adli yargıya ve emniyete nasıl
güveneceğiz’ diye güvenleri sarsılmaz mı? Der, söylenir, sorgular, feveran
eden, kahrolur, güveni sarsılır... Tabii ki, 2 kişinin yanlışını, hatasını,
suçunu iki kurumda görevli tüm memurlara yüklemek, onları zan altında bırakmak,
onlara güvensiz yaklaşmak olmaz ama maalesef ki bu iki kişi, bu iki kurumun
içine de kurt düşürdü!.. Malumunuz ülkedeki adalet sisteminin nasıl işlediği
gözler önünde... Bundan 1 yıl önce ayakkabı kutuları içinde gizlenen milyar
dolarlara şahit olmuş, Cumhuriyet tarihinin en büyük ‘yolsuzluk ve rüşvet’
operasyonu olarak nitelendirilmişti... Ancak bundan birkaç gün önce dosya
kapatıldı ve Türk halkı üzerine bir bardak soğuk su içti!..
Şimdi ben de uyuşturucu operasyonu
kapsamında ele geçirilen bu biri eski savcı biri eski polis olan zat-ı
muhteremlere ağzıma ne gelirse söylemek istiyorum ama, ‘tut çeneni Neşe’ demekle yetiniyorum... Neme lazım, iki masum
insana hakaretten beni içeri atarlar(!), delil yetersizliğinden de bakarsınız
onları azat ederler!.. Ülkemde adaletin terazisi o kadar dengesizleşti ki,
suçsuzlar ağır basıyor, suçlular da böyle elini kolunu sallaya sallaya zehir
saçıyor!.. Saygılarımla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder