9 Aralık 2014 Salı

ÇEVRE VE GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİNİN SEBEBİ; YEREL YÖNETİMİN GEVŞEKLİĞİ!..

    Çocukluğumda ve gençliğimde Keşan’dan ayrıldığımda ne çok özlerdim ve gittiğimiz yerden bir an önce memleketime dönmek için sabırsızlıkla beklerdim... Hatta o zamanlar gittiğimiz şehirlerdeki akrabalarımız takılır, ‘ne o Keşan’ın tozunu mu özledin’ derlerdi...
   Evet, Keşan’ımızın tozu meşhurdu ama Allah vergisiydi... Öyle eserdi ki rüzgar, savururdu her şeyi... Tabii, belli mevsimlerde yaşanırdı bu doğa olayı... Yoksa diğer zamanlarda ilçemiz hem çok şirin hem de güvenliydi... Şimdi yine ‘geçmişi anmak nereden aklına geldi’ diye düşünebilirsiniz ama huyum kurusun işte, ben acı ve tatlı bütün anılarımla birlikte geçmişe hep özlem duymuşumdur nedense... Ama toz özlemimin sebebine gelince, bugün çarşı merkezinde yarım saat oyalanma hikayem sadece... Anlatayım da dinleyin hep birlikte...
Yarım saatlik turum geçti; İsmet İnönü, İsmail Saraç, Önder Caddesi ve Demirciler Caddesi’nde... Önce İsmet İnönü Caddesi’nde yaya halde iken ve bir aracın aynı caddede seyrederken Borsa Caddesi’ne dönüşte gösterdiği çabayı izledim hüzün içinde... Sokağın bir bölümü boydan boya araç park edeli, karşı yönün her iki köşesinde ise her zamanki gibi seyyar tezgahta balık satışı!.. Araç sahibinin de dönene kadar kesin göbeği çatladı!.. Hemen bir aşağısında olan Bakırcılar Sokak’ta da aynı manzaranın bir başka modeli... Derken işim bir İşhanı’na düştü ancak içeri girdiğimde hana sis çömüştü!.. Anlayacağınız kapalı mekanda sigara içme yasağı en mükemmelinden uygulanmaktaydı!.. Orada işim bitti, Tekel Meydanı’na geldiğimde ise bizim çavuşların Keşan Düğün Salonu’nun izahında olan şu meşhur korkuluklarda yaslanıp muhabbet etmelerine tanıklık ettim yine... Önder Caddesi’nde işimi bitirdim ve yeniden Tekel Meydanı’na yönlendiğimde, önce trafikte seyirleri yasak olan bir patpatın kömür çuvalları tepeleme yığılı olduğu halde trafiğin en işlek yerinde seyrettiğini gördüm... O anda at arabası da geçti, caddenin tuzu biberi de eklendi!.. Bu arada benim çarşı işim de bitti ve Demirciler Caddesi’nde çay içmek üzere bir ahbabıma uğrayıvereyim dedim evime gitmeden önce... Bir de vatandaşım eklendi çay molasındaki sohbetimize... 5-10 dakikalık muhabbetten sonra bu vatandaşımız, ‘hava güzel yürüyerek gezine gezine gidersin artık evine’ demesin mi bana... İşte benim cinler o anda fırladı yine havaya!.. ‘Hangi yoldan gideceğim konusunda bir yön gösterir misiniz?’ dedim ve ‘Ara sokaklardan gitsem sokak köpeklerinden rahat yok, anayoldan gitmeye kalksam cadde kenarlarındaki kahvehane işletmecilerinin kaldırım üstü işgallerinden geçit yok!’ diye ekledim vatandaşımıza...   Hükümet kapalı mekanlarda sigara içme yasağı getirdi, buna karşılık Keşan’daki yerel yönetim de işletmecileri rahatlatıp, kaldırım tapularını kendilerine verdi... ‘Atın masa sandalyeleri kaldırımlara, ağırlayın müşterilerinizi sokak ortasında’ diye yol gösterdi!.. Anlayacağınız yarım saatlik çarşı maceram da bu şekilde sona erdi...

   Ancak, geçmişle şimdiki zaman arasında çok önemli bir ayrıntı vardı... Geçmişte Keşan’ın tozu vardı, meşhurdu ve Allah vergisiydi... Ama şimdiki çevre ve görüntü kirliliğinin sebebi maalesef ki yerel yönetimin gevşekliği!.. Bizden sonraki nesle ‘Keşan’ın neyi meşhur diye’ sorarlarsa... ‘Çevre ve görüntü kirliliği’ deyip, geçmişteki yerel yönetimin marifeti diye anlatacaklar gelecek kuşaklara!.. Saygılarımla...




1 yorum:

  1. Para mı varmış yolları yapmaya bitirdiler belediyeyi be... Çıksın hesap versinler diyecem ama halk çok seviyor kazık sokanı bize böylesi lazım demek...

    YanıtlaSil