Bu sefer köşe yazımda bir
değişiklik yapıp, toplumsal olayları değil, kişisel bir olayı yani kendi
sıkıntımı dile getireceğim...
Saygıdeğer okurlarım, öncelikle şunu
belirtmek isterim ki, benim asıl görevim muhabirlik... Ancak bunun yanı sıra
gözlemlediğim yanlışları köşe yazılarımda da dile getirerek, sizlerin de
sıkıntılarına tercümanlık etmeye çalışıyorum...
Ve yine köşe yazılarımda toplumsallık
içeren yazılara yer verdiğim halde, 1 ya da 2 tane de yardıma ihtiyacı olduğuna
inandığım kişiler için, devlet elinin uzanması amacıyla yazdığım yazılarım
oldu. Gazetemize gelen bir kişinin de sıkıntısını kaleme almadan direkt ilgili
kurumları araya sokarak, derdine çare olduk...
Ancak abartısız ifade ediyorum ki, son
günlerde; boyacı ile anlaşıp parasını ödeyen ancak hâlâ evini boyatamayan
kişilerden, evine gelen tamircisiyle ilgili ya da tamamen ikili ilişkiler
içeren konularda derdini anlatan, hatta bu derdini anlatmak için gün içini
bırakın, gecenin ilerleyen saatlerinde bile telefonuma ulaşarak saatlerce
kendisini dinlememi isteyen vatandaşlarımız artmaya başladı...
Kimseyi kırmadan, gücendirmeden, üzmeden,
sabırla dinlemeye çalışıyorum ve sonunda derdine çarenin kalemim olmayacağını
söylüyorum amaaa... ne çare...
Kırılan da oluyor, gücenen
de, üzülen de... Benim boşa geçirdiğim vakit ise kimin umurunda... Herkesin
derdi ‘bir tane’ ve kendine göre çok
önemli... Saatlerce anlatmak ve dinlenilmek istiyor... İyi de ben de herkes gibi
etten ve kemikten yaratıldım... Robot değilim... Sabahın 7’sinde evden çıkıp,
eğer kaza vb. gibi olaylar yaşanmazsa saat 22.00 gibi evime giriyorum... Ve
yine sabaha kadar mutlaka birkaç kez haber kovalamak için evimden çıktığım
oluyor... Ve yine Keşan dışında yaşayan ve benim için her şeyden değerli olan
kızıma gün içinde en fazla 10 dakika, akşam saatlerinde de 20 dakika yani günde
yarım saat telefonla vakit ayırabiliyorum... Yine aynı evi paylaştığım babamla
ise 24 saat içinde abartısız sadece 15 dakika birbirimizi görüp, konuşabiliyoruz...
Anlayacağınız en özel ve değer verdiğim 2 kişiye işim dışında ayırabildiğim
vakit sadece 45 dakika... Neticede ben de insanım; yemek, içmek zorundayım...
Arada da arkadaşlarıma vakit ayırmak... Bunları da kaptı kaçtı yapıyorum
işte...
Tabii ki tüm bunlara işimi çok seviyor
olmam nedeniyle katlanıyorum ve zor da gelmiyor... Ancak kişisel sorunlarınıza
çare ben değilim... Toplumsallık içeren her olaya seve seve yememden, içmemden
vakit çalar, zaman ayırırım, elimden ne gelirse yaparım... Ancak boyacınız size
kazık attıysa(!), ben boyacınızı kovalayamam... Tamirciniz tamirini iyi
yapmadıysa(!), ona hesap soramam... Komşunuz üst katta halı silkiyor ve siz
bundan rahatsız oluyorsanız(!), ben komşunuza kuralları öğretemem... Bunlar
ikili ilişkiler ve aranızda çözeceğiniz konular... Eğer çözemiyorsanız da polis
var, mahkeme var... Yaparsınız şikayetinizi, beklersiniz sonucunu...
Zaten toplumsal olayları benimle paylaşan
okurlarımın çoğu bana maille ulaşıyor ya da bizzat gazetemize gelerek bilgi aktarıyor...
Gelen maillere, okurlarımın yazdığı kadar uzun olmasa da kısa bir cevap
yazarak, hemen olmasa da en kısa sürede ilgileneceğimi söylüyorum...
Anlayacağınız ben Güzin Abla değil, her şeyden önce muhabirim... Beni anlayışla
karşılayacağınızı umuyor ve saygılarımı sunuyorum...
TEK KELİMYLE SİZE HAK VERDİM ÇOK GÜZEL YAZI
YanıtlaSil