Yıl 2001... Aylardan Şubat... Maşallah turp
gibiyim!.. Ara ara halsizlik çöküyor üstüme ama ‘yorgunluktan’ deyip es geçiyorum... O zamanlar aile hekimlikleri
yok... Var da sağlık ocakları olarak hizmet veriyor... Sağlık ocaklarında da
pratisyen hekimler... Aslında; her derde deva hekimler... Kalbinin de
böbreğinin de ciğerinin de bağırsağının da kırık çıkığının da derdini anlayıp,
çaresini bulan hekimler... İşte ben de, bu halsizliklerimin baş gösterdiği
zamanlarda yakın akrabam olan pratisyen hekim kardeşimin ısrarı ile sağlık
ocağına uğrayıp, kontrolünden geçiverdim... Kan tahlili yapıldı önce, biraz
anormallikler görüldü... Lökosit (WBC) değerimin yüksek olması nedeniyle
antibiyotik verildi bana ve 1 hafta sonra yani ilaç kullanımımın
tamamlanmasının ardından yeniden tahlil yapıldı... Değişen bir şey yoktu,
aksine lökositim daha da yükselmişti... Sonra hastaneye yönlendirdi ve dahiliye
uzmanına görünmem istendi... Dahiliyeci 2 antibiyotik birden yükledi ama
değişen bir şey yok... Lökosit değerinde düşme yok aksine trombositte de
yükselme görüldü... Ancak pratisyen hekimi akrabam yakamı bırakmadı, illa ki bu
kan değerlerinin yükselmesinin altında bir şey olduğunu savundu ve İstanbul
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gitmem konusunda ısrarcı oldu... Alt
tarafı halsizlikti benimkisi... Başka da hiçbir şeycezim yoktu!.. Ama hem
akrabam hem de pratisyen hekimi olan bu kardeşimizi dinlemek zorunda kaldım ve
Cerrahpaşa’nın yolunu tuttum... Gidiş o gidiş tabii ki... Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Hastanesi’nde yapılan tetkikler sonucu Kronik Myeloid Lösemi (KML)
tanısı kondu bana... Ama daha bu hastalık safhasının en başında idim, erken
teşhis ve tedavi sonucu da kanseri yendim... Bunu da o zamanın pratisyen hekimi
şimdiki zamanın aile hekimine yani -aile
hekimime- borçluyum...
Bunu niye anlattım biliyor musunuz? Lütfen
aile hekimlerinize, aile hekimliğinin bugünkü işleyişine sahip çıkın, haklarını
savunun, yanlarında olun... Her derdinizi anlatıp derman aradığınız, yeri
geldiğinde aileden biriymiş gibi çok rahatlıkla telefonla dahi ulaşabildiğiniz,
vücudunuzun bütününün sağlığı ile bağ kurduğunuz aile hekimlerinizin haklarını
sahip çıkmazsanız, bugünleri çok ararsınız... İlacınızı onlar yazıyor, başınız
da ağrıda, beliniz de ağrısa, mideniz de ağrısa, romatizmanız da tutsa onlara
koşuyorsunuz... Sizi en iyi tanıyan, her türlü rahatsızlığınızla yakınen
ilgilenen aile hekiminize danışmak, onun tavsiye ettiği ilaçları kullanmak
istiyorsunuz... Şunu bilin ki; Sağlık Bakanlığı’nın Aile Sağlığı Merkezi (ASM)
çalışanlarına uzun ve esnek çalışmayı öngören tutumu uygulanmaya başlanırsa, bu
bahsettiğim bağlarınız koparılacak... Sağlığınız için sesinizi duyurun ve aile
hekimlerinize destek verin... Benden söylemesi... Son pişmanlık fayda etmez!..
Saygılarımla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder