19 Aralık 2011 Pazartesi

51 MİLYON TL’LİK BÜTÇE ÖĞLENDE İŞ BAŞI YAPMAKLA İDARE EDİLMEZ(!)

Keşan Belediyesinin 2012 yılı tahmini bütçesi 51 milyon TL olarak belirlendi… Yılda 51 milyon TL az buz bir meblağ değil…

Şöyle bir düşündüm de Keşan’da ticaretle uğraşıp, malına mal katan, her geçen gün sermayesini katlayan iş adamlarımızı gözden geçirdim…

Her birinin yanında onlarca, hatta bazılarının yanında yüzlerce işçi çalışıyor, onlarca ve yüzlerce aileye ekmek veriyorlar… Kendi aileleri de beyler gibi yaşıyor ve saltanat sürüyorlar… Ancak yine bu başarılı iş adamları sabah işçilerinden önce ticarethanelerinin kapılarını açıyor, herkesten sonra ticarethanelerinden ayrılıyor… Yine bu iş adamlarımızın ticarethanelerinde Genel Müdüründen başlayıp, basamak basamak her kademede müdür ve idarecileri bulunuyor…

Ama yine bu iş adamları ticarethanelerindeki genel müdürlerine, müdürlerine ve idarecilerine güvenmelerine ve işlerini tıkır tıkır yürüttüklerine inandıklarına rağmen, ticarethanelerini hiç boşlamıyorlar…

Yani anlayacağınız eğer ticarethanenize sahip çıkarsanız, ne batıyorsunuz, ne de geriliyorsunuz… Aksine her geçen gün sahanızı ve paranızı katlayıp, satmak yerine malınıza mal katıyorsunuz…

Keşan Belediyesi de bir nevi ticarethane… Hem de yaklaşık 55 bin nüfusun katkı verdiği, çeşitli vergi ve fatura bedellerini yatırdığı ve bunun dışında çeşitli kaynaklardan da girdi sağlanan bir ticarethane…

Bu ticarethanenin de şu anki sahibi Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan ve 25 Meclis Üyesi…

Şimdi yine Başkanım bana kızacak, sitemde bulunacak ama her şeye rağmen içimde var olan düşüncelerimi dışarıya yansıtmadan edemeyeceğim…

Çünkü bu ticarethanenin sorumluluk alanında yaşıyorum ve bu ticarethaneyi yönetenlerden herkes gibi benim de beklentilerim var…

Keşan’ımızın yaşanılabilir bir yer olmasını istiyorum ve bunun da iyi bir idare ile çok rahat mümkün olabileceğini düşünüyorum…

Ancak bu her şeyden önce ticarethaneye erken gitmek ve yapılan icraatları bire bir gözlemlemekle olur…

Şimdi Başkanımız ‘Ben erken kalkıp, halkın içinde oluyorum, çarşı pazar geziyorum’ diyecek…

Ben de erken kalkıyorum, hem de sabahın köründe, henüz daha gün doğmamışken… Dışarıya bakıyorum ki… göz gözü görmüyor… sonra arabaya atlıyorum ve şöyle bir şehir tutu yapıyorum… Neler mi görüyorum…

Şöyle bir gördüklerimi sizlerle paylaşayım: Öncelikle Anafartalar Caddesi’nden geçtiğim için kırılan kaldırımları ve yenilerinin yapılma çalışmalarını görüyorum… Ve içimden geçiriyorum ‘Keşan’a amma da çok kaldırım yaptık… Yıllardır birini yapar, birini atarız…’ diye… Sonra şehir merkezinde başlıyorum tura… Yıllardır çözemediğimiz trafik sorununun turuncu turuncu hacıyatmazlarla renklendiğini gözlemliyorum… Yeni yapılan apartmanlara bakıyorum devamında… Merdivenleri kaldırımlarla birleşmiş… Hani utanmasalar yoldan dahi çalacak bu dev apartmanlar… ‘Dev’ diyorum çünkü yanındakiler ya 3 ya da 4 katlı iken, bu apartmanlar önden çekme kat, arkadan bilmem ne derken kat kat pencerelerini saydığınızda 8 kat olarak karşınıza çıkıyor…

Sonra merak ediyorum… Bir apartmana giriyorum ve kalorifer kazanının olduğu bölüme iniyorum… Bir kömür çuvalının içine baktığımda ise yarısının kömür, yarısının başka bir şey olduğunu gözlemliyor, kömür olmadığından emin oluyorum ama tozu mudur, başka bir şey midir bunu anlayamıyorum…

Saat 07.00’ye doğru Keşan’da hareketlilik başlıyor… İşte filmin koptuğu an oluyor benim için… Dükkân sahipleri araçlarını garajlarına (!) (dükkânlarının önü) çekiyor… Aracı olmayanlar de bir ya da iki ayaklı tabelalarını yerleştirip, başka araçların parkına engel oluyor… Bu öyle az buz bir sahiplenme de değil… Bizzat ben sabah aracımı yerleştirmek için kavga ediyorum bizim karşıki manav esnafıyla… Gün içinde hep mal gelecek, hep mal inecek… Yok öyle yağma… Tabelalarını aldığım gibi kaldırıma çıkarıyorum ve aracımı yola park ediyorum… Önder Caddesi daha bir güzel oluyor(!) Diğer esnaf da bizim münakaşamızı film gibi seyrediyor… Ancak gazetemize girmemle birlikte, arkamdan gelip medeni cesaretimden dolayı da kutluyorlar… Anlayacağınız muhabirlikten önce zabıta görevi ile başlıyorum güne… Pabuç bırakmıyorum kendilerine… Bizim bilmem kaç tane zabıtamız da volta atsınlar bakalım merkezde… Benim gördüklerimi onlar niye göremiyorlar, bunu da sorarım kendilerine…

Öğle saatlerine gelindiğinde ise Keşan merkezinden mümkünse uzak durun çünkü yaya ve araç trafiği derken, köşe başı seyyar satıcı manzaraları baş gösteriyor… Hem bu seyyar satıcıların öyle bir köşe tutuşları var ki, sanki her köşe tapulu malları gibi… Bu köşeden ne yayanın, ne de aracın geçmesine izin vermiyorlar… Yine çarşı merkezindeki kaldırımlar… Dükkânının önünü otopark yeri olarak sahiplenen esnafımız, aynı şekilde dükkânının önündeki kaldırımı da ürünlerini sergilediği bir vitrin olarak sahipleniyor…

Gün bitiyor ve akşam saatleri gelince, Keşan’ın sisi yine baş gösteriyor. Nefes almakta güçlük çekiyorsunuz… Hem yaya, hem de araçla gideceğiniz yere gitmekte zorlanıyorsunuz… Maazallah bir olay olsa, biri suç işlese havanın kirliliğinden öyle bir faydalanıp tüyer ki, kimse ne yakalayabilir, ne de izini bulabilir…

Parklara bakıyorum sonra… Keşan Belediyesinin olup da, hani para vererek oturduğumuz, para vermezsek oturamadığımız parklara… ‘Tam da ayak altı diyorum’ hepsi…

Saat 00.00’dan sonra ise Keşan’ın bazı cadde ve sokaklarında şenlik var(!) Vur patlasın, çal oynasın… Pardon… Önce çalıp, oynuyoruz, sonra da kime denk gelirse (dükkân, tabela, ağaç, direk) patlatıyoruz (!)

Şimdi diyeceksiniz bana ‘Keşan’da hiç mi güzellik yok… Sen hep olumsuzlukları mı gözlemliyorsun’ diye…

Aslında gözlerim de çok iyi görüyor diyemem… Gerçi gözlük de kullanıyorum ama üzgünüm ki yıllardır şu Keşan’da bir arpa boyu yol alınmadığını gözlemliyorum…

Evet Sayın Başkanım ve değerli Meclis üyeleri… Keşan Belediyesini geçici olarak size emanet ettik… Ancak bu emaneti verirken de, hem var olana sahip çıkacağınızı, hem de artırıp, üstüne koyarak, Keşan halkına sunacağınızı umduk…

Yılda 51 milyon TL… Tahmini gider-gelir bütçesi olarak çok iyi ve dikkatli, özenle idare edilmesi gereken bir bütçe… Takip ister, kafa yormak ister, tutumluluk ister, ince hesap kitap ister… Ayrıca tüm girdi ve çıktılara fatura ister, ‘ahbaba dosta iş yaptırıp, kalanı arada kaynatırız’ hesabı kaldırmaz… Her şeyden önce de ticarethaneye herkesten önce girip, koltuğa patron gibi oturup, ticarethaneden en son çıkmak ister…

İşine geç gelen bir patron; ne işçilerinin yaptığını gözlemler, ne de iş yerinde olan biteni…

Çalışmaları o anda denetlemeyen bir patron; yapılan hataları telafi etse de her gün kan kaybeder…

İş yerinde olan biteni gözlemlemeyip sürekli işçilerinden bilgi alan bir patron; her zaman hem yanılmaya, hem de batmaya mahkûmdur…

Ancak şunu unutmayın ki Sayın Başkanım; Keşan Belediyesi sizin geçici olarak devraldığınız bir ticarethane… 55 bin nüfusun vebalini taşıdığınız bir ticarethane… Bu ticarethanenin kapısını erkenden açmanızı, koltuğunuza oturmanızı ve Keşan’ı layığı ile yönetip, kentimize olumlu katkı vermenizi, her vatandaş gibi benim de beklemem en doğal hakkım diye düşünüyorum...

Bu arada… Aralık ayı olağan Meclis toplantısında alınan içkili yerler bölgesiyle ilgili ‘kısıtlama’ kararını ‘masumane’ bulmadığımı belirtmiştim… Neden mi masumane bulmadım… Kazım Karabekir Caddesi, Paşayiğit Caddesi, Güven Sokak ve Gürler Sokak’a kısıtlama getirildi lakin diğer cadde ve sokaklar… Oraları kısıtlarken, bu mekanların diğer cadde ve sokaklara yayılmasına çanak tuttunuz… Şu anda da Anafartalar Caddesi’ne doğru kaydığı gözlemleniyor… Eğer şehir merkezinin tamamına kısıtlama getirseydiniz, o zaman ‘masumane’ değil de, ‘ciddiyetle’ alınmış bir karar olduğunu düşünebilirdim… Ancak siz adı çıkan bölgeleri temizleyelim derken, çıkmayanlara da fırsat doğuracaksınız…

Tabii ki burada dükkân sahiplerinin de dükkânlarını kiraya verirken, paradan ziyade toplumu düşünerek hareket etmelerini ve 3 kuruş fazla para için huzuru bozacak ortamların yaratılmasına fırsat vermemelerini diliyorum…

Ve yine ekliyorum… Ah şu kadınlar… Keşan yıllarca meyhane kültürü ile anıldı… Ne huzur bozdu, ne can yaktı, ne de afiyet kaçırdı… İşin içine ne zaman kadın girdi, bizim aklı bir karış havada olan, biçare erkekler de uçkuruna sahip olamayıp yoldan çıktı… Anlayacağınız kadının fendi, bütün erkekleri alt etti…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder