Zaman zaman dile
getirmişimdir; şimdiki zamanın pek kıymetli çocukları ile onları el bebek, gül
bebek büyüten ailelerini... Hiç kıyamazlar evlatlarına... Yedikleri önlerinde,
yemedikleri arkalarındadır!.. Giyim kuşamda da adeta yarıştırılırlar mankenlerle!..
Hani eskiden büyülerimiz çok sık kullandığı, ‘çocuğun yediği helal giydiği haram’ atasözü ise hiç işlemez
şimdiki zamane ailelerine!.. Özel araçlarla taşırlar çocuklarını okullarına...
Evleri ile okulları arasındaki mesafe taş çatlasın 500 metre ile 700 metre arasında
değişir ama, çocuklarını attıkları gibi arabalarına, doğru okul yoluna!.. Şimdiki
zamane çocukları çamur bilmezler, karı ve yağmuru pencereden seyrederler!..
Bayramdan bayrama yapılan alışverişler ise çook eskilerde kaldı, şimdiki zamane
çocuklarına her gün neredeyse bayram!.. Onlar moda nedir bilmeseler de,
aileleri yakından takip etmekte ve çocuklarına markalı giysiler
giydirmekteler... Sofra kültürünü ise hiç bilmeyecek gibi zamane çocukları...
Onlar yemeklerini ya televizyon karşısında ya bilgisayar başında ya da koltuk
tepesinde yudumlamakta!.. Hele yaz mevsiminde; parklarda, bahçelerde, salıncak
üzerinde!..
Evet sevgili ebeveynler, bütün bu
gelişmeleri bugün birçok ailelerde gözlemlemekteyiz... Özellikle okul giriş ve
çıkış saatlerinde okul önlerindeki özel otomobiller yoğun bir şekilde
görülmektedir... Adeta bir trafik karmaşası yaşanıyor okul giriş ve çıkış
saatlerinde... Neredeyse bütün öğrenciler, özel otomobillerle bırakılıyor
eğitim gördükleri okullarına... Hiç kıyamıyoruz evlatlarımıza... Hiç mikrop
alamadıkları için de en ufak bir rahatsızlıklarında günlerce yatıyorlar
yataklarında... Doktor, doktor gezip, derdine çare ara... Her şeyden önce
çocuklarımızı o kadar çok alıştırıyoruz ki rahata, iş hayatına atıldıklarında
karşılaşıyorlar büyük bir hüsranla... Masa başı olmayan işi beğenmiyorlar, yan
gelip yatacakları gibi iş peşine düşüyorlar... Hem çok para kazanacaklar hem de
yorulmayacaklar... Beden günü kullanmak mı? Aşa!.. Masa başından
kalkmayacaklar, bir yan odaya bile telefonla ulaşacaklar!.. Eee, öyle alıştırdı
aileleri onları çünkü... Bir elleri balda, öbür elleri yağda... Gak dedikleri
gak, guk dedikleri guk... Yedikleri önünde, yemedikleri arkalarında... Moda
dersen on numara!.. Özel otomobillerle taşındılar okullarına... Sonra da kalk
sen böyle yetişen evlatlardan el işinde çalışmasını bekle... Çalışır çalışır
da, ancak gönlüne göre iş imkanı bulabilirse!..
Ya eskiden nasıldı bir hatırlasanıza... Kar
mı yağıyor... Bir poşet yerleştirdin mi poponun altına, karda kayarak çabucak
ulaşırdın okul yoluna!.. Yağmurlu havalarda ise geçirilirdi naylon poşetler
başımızdan aşağıya, ayağımıza da kara çizme, doğru gideceksin okula böyle!..
Öyle televizyon başında, bilgisayar önünde, koltuk tepesinde, parkta, bahçede
yemek yemek mi? Sofra kurulur yedin yedin, yemezsen eğer ondan sonraki öğünü
bekleyeceksin... Çok acındırıp, yağlı şekerli ekmek vermeye kandırırsan eğer
anneni, çok şanslı say kendini... Televizyon karşısında yemek yemek ne
mümkün... Sofralar sadece mutfaktaki yemek masalarına kurulur, mutfaklarda da
televizyon bulunmazdı... Bilgisayar desen nasıl bir şey olduğundan bile
haberdar değildik... Koltuk tepesi mi? Vallahi misafirden misafire evimizdeki
koltukları görürsek ne mutluydu bize!.. O da karşıdan görürdük, azcık
oturabilmek için gelen misafirin yanına usul usul sokulmaya çalışırdık!..
İşte bizler ve bugün çocuklarını el bebek
gül bebek yetiştiren ebeveynlerin birçoğu da böyle yetişti... Karı da gördüler,
yağmuru da, çamuru da... Toplu taşıma araçları ile seyahat ettiler, çoğu
otomobile hiç binmeden büyüdüler... Ama ekmeğini taştan çıkardılar, ne iş
verilse yaptılar, her türlü zorluğa göğüs gerdiler... Bırakın evlatlarınızdan
biraz zoru görsün, mücadele etsin, çabalasın... Zoru görsün, mücadele etsin ve
çabalasın ki, sonradan zahmetini çekmesin... Saygılarımla...Not: Okul giriş ve çıkış saatlerinde otomobiller yolda geçişi de engelliyor...
Çook güzeell...Ya tersine dönerse şemsiye...Ya tekrar yaşanırsa "Babil Kulesi"...Dörde bölüp yemeye başlarsak zeytin tanesini...Düşünün bir kere...
YanıtlaSilDikkat çekmek istediğim konu; yoksulluk değil israflık ve çocukların daha sağlıklı yetiştirilmesi... Bırakalım zeytini de dörde bölüp yemeyi ve katık etmeyi öğrensinler... Obez nesiller yetişmesinin de önüne geçeriz hiç olmazsa!
YanıtlaSil