7 Aralık 2012 Cuma

Markamız TESCİLLENDİ ve PATENT aldı!-köşe yazımın tam metni

Evet sevgili hemşehrilerim… Keşan’ın mülki amiri, yerel yöneticisi, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri sürekli markalaşmadan bahsederler ve bu saygıdeğer kişilerin markalaşma yönündeki düşünceleri de yerel basın aracılığı ile kamuoyuna duyurulur…
Onlar marka için; gıda, tarım, hayvancılık gibi projeleri anlatıp, marka olmanın önemine dikkat çekerken, ben de zaman zaman yazdığım yazılarda Keşan’ın markasının ‘içkili eğlence mekânları’ olduğundan ve boşuna marka peşinde koşulduğundan bahseder dururum…
Keşan’ı tanıtmak için illaki ‘MARKA’ gerekiyorsa, onun bizde ‘en âlâsı’nın bulunduğunu söylerim… Yine ‘MARKA, TESCİL ve PATENT’ için yapılan girişimler nedeniyle harcanan paraları da hesaba kattığımda, ‘benim hemşehrim markalaşmak için ne arsalar, ne paralar, ne mülkler, ne canlar verdi, ne ocaklar yıkıldığını’ belirtip, Keşan denilince akla ‘kadın ve içkili mekânlar’ geldiğini dillendirip dururum…
Şöyle bir yıl içinde içkili mekânlar ve çevresinde yaşanan olaylar göz önüne getirildiğinde; kaç canın toprak olduğunu, birçok kişinin arsasını, tarlasını, tezeğini, mülkünü, cebindeki parayı kuruşuna kadar nasıl kaptırdığını hepimiz çok iyi biliyoruz…
Maalesef ki Keşan’da eski meyhane kültürü kalmadı… Keşan’a peydahlanan huriler, Keşanlı erkeklerin (onlar kendilerini biliyor) aklını başından alıp, soyup soğana çevirdi ve çevirecek…
Ancak… kendi kazandıklarını, çoluk çocuğunun rızkını istedikleri şekilde tasarruf etme özgürlüğüne sahip olan bu canlıların, benim, onun, bunun, yani bizlerin huzurunu bozmaya hakkı yok…
Dün akşam Uğur Mumcu Caddesi’nde yaşanılan olayda, sopalar ve bıçaklar konuştu… Keşan’da ikamet eden birçok kişi, konuyla ilgili haberi bugün yerel basından takip edip, öğrenirken; cadde üzerinde ikamet eden sakinler ise bire bir yaşadı. Sadece dün akşam mı? Hemen hemen her gece bu ve benzeri olaylar yaşanıyor bu caddede de, diğer içkili mekânların bulunduğu yerlerde de…
Hadi şehir dışına gidenlerin artık sadece zararları kendine ama şehir merkezinde bulunan içkili mekânların zararı herkese, hepimize…
Onlar ‘MARKAmızı TESCİLleyeceğiz ve PATENT alacağız’ diye liraları çöpe harcarken, masum insanların günahı ne?
Alınsın bir karar Belediye Meclisi’nde, hepsi atılsın şehrin en ücra köşesine… Orada birbirlerini mi yerler, hurileriyle gönül mü eğlerler, kolay kazandıkları paraları çöpe mi atarlar bilmem ama hiç olmazsa ‘kendi MARKA’larını yapsınlar, ‘TESCİL’lerini boyunlarına assınlar, ‘PATENT’lerini de alsınlar, Keşan ve Keşanlılardan uzak dursunlar, kimsenin huzurunu bozmasınlar…
Benden söylemesi… Bu meret şişede durduğu gibi durmuyor, bizim erkeklerin kadını gördüklerinde uçkurları hemen çözülüyor!
Olan mı? Olan Keşanlılara oluyor… Elalem ‘marka’yı, ‘tescil’i, ‘patent’i yörelerine özgü ürünlere alırken; Keşanlılar ‘Alkol: Kadın’da marka yapıyor…
Hiç olmazsa şu marka ve markalaşmadan sürekli söz eden kişiler, Keşan’ın en yüksek tepesine birkaç yel değirmeni dikip, markalarımızı döndüre döndüre sergilesinler… Boşuna ‘marka’ diye tutturmasınlar... Bizde ‘marka’ tamam, geriye kalan ‘laşma’yı da bütüncül ve ortak akılla çözüp, döndüre döndüre ‘MARKA-LAŞMA’yı kutlayalım!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder