16 Temmuz 2012 Pazartesi

ŞİFRE DE ŞİFRE!..

Sülalemi seviyorum ya… Hani kimisi sülalesinin methini yapar: ‘Benim sülalemden şöyle kişiler çıktı, doktora yaptı, profesör oldu, fabrikaları var vs’ diye… Ben de sülalemin saflıklarını seviyorum… Hem de çook…
Hafta sonunu yine teyze kızlarıyla geçirdim… Ne zaman bir araya gelsek, geçmişi yad ederiz, bir de kırdığımız potları… Hani kırarken fark etmediğimiz ancak birisi bizi dürtünce farkına vardığımız saflıklarımızı…
Teyze kızlarının ikisi de öğretmen… Biri Isparta, diğeri de Çorlu’da ikamet ediyorlar… Anlayacağınız ikisi de devlet memuru…
Yaz tatiline gelmeden önce Çorlu’daki teyze kızına öğretmen arkadaşları misafir olmuşlar… Teyze kızı da geçtiğimiz kış yeni evine taşınmıştı. Apartmanın giriş kapısı, anahtar kullanılmadan şifre ile açılan cinsten… Aynı zamanda, gelenleri çok net görüp, konuşabileceği bir de kamera sistemi var girişte… Neyse… Öğretmen arkadaşları gelmiş kapıya, çalmışlar zili… Benim teyze kızı açmış kamerayı, görmüş arkadaşlarını… Başlamış şifreyi söylemeye… ‘3..8..4…’ diye… Söyleyecek şifreyi, kapı açılacak arkadaşlarına… Yani teyze kızı aşağıya inmek zorunda kalmayacak kendisine göre!.. Ancak her ne hikmetse arkadaşları bir türlü şifreyi doğru kodlayamamış ve yaklaşık 10 dakika kapıda kalmış… Ne zaman ki benim teyze kızı ‘şifre de şifre’ sendromundan kurtulup, direkt yukarıdan otomata basmayı aklına getirerek, arkadaşlarını boşuna kapıda beklettiğine uyanana kadar! Ama hiç pot kırmamış arkadaşlarına… Yukarı çıktıklarında hemen yapıştırmış cevabı onlara: ‘Siz benim canlarımsınız, şifreyi bilin ki, bir daha geldiğinizde kapıyı çalmadan direkt yukarı çıkın diye ısrar ettim şifre konusunda…’
Isparta’daki de simitçiye uygulamış benzer metodu… Yoldan geçen simitçiyi görünce seslenmiş, ‘Simitçi 2 simit getirir misin?’ diye… Simitçi ‘Hay hay ablam’ demiş ama bizim teyze kızı simitçiye hangi zile basacağını da söylemiş! ‘Sen bas şu zile ben açıyorum kapıyı’ demiş… Bakmış zile basan yok, çıkmış tekrar balkona, seslenmiş simitçiye, ‘Neden zile basmıyorsun’ diye!.. Simitçi ‘Abla gözlerim seçemedi zili, basamıyor musun sen otomata?’ deyince bizim teyze kızı, dumur olmuş orada…
Hani zaman zaman diyeceğim ama maalesef diyemiyorum çünkü çok sık yaşanıyor bu saflıklar sülalemizde… Hafta sonu biz bu sohbetleri edip, kahkahalar atarken, babalarımız da geldi yanımızda… Sonra ‘Siz bize değil, rahmetli annelerinize benziyorsunuz!’ dediler bize..
1960’lı yıllardaymış… Babamla rahmetli annem yeni evlilermiş… Babam annemi İstanbul’da İnönü Stadyumu’nda maça götürmüş. Yabancı takımla, Beyoğluspor’un karşılaşmasıymış… Maçın 2. devresinin sonlarında annem babama, ‘Be Salih… Herkes topun peşinden koşturuyor da, o iki direk arasındaki neden hiç kıpırdamıyor!’ demiş…
Rahmetli teyzem de çift katlı otobüslerin ilk çıktığı zamanlarda, İstanbul’dan Gelibolu’ya gitmek üzere binmiş bu otobüslere… Evleri caddeye yakın olduğu için rahmetli teyzemin, daha önceki yolculuklarında şoföre söyler, yakın bir yerde kendisini indirirlermiş evlerinin bulunduğu caddede… Çift katlı otobüse bindiği ilk yolculuğunda, üst kattan bilet verilmiş teyzeme… Evine yaklaştığında, bir yolcunun bulunduğu ön koltuğa doğru yönelip, ‘Şoför bey beni az ileride indirir misiniz?’ demiş benim teyze… Ancak her ne hikmetse caddeyi geçip, ilerlemiş otobüs sahile… Bir süre sonra muavin yukarı çıktığında rahmetli teyzem gayet kendinden emin ve rahat şekilde ‘Az önce şoföre söyledim ama durmadı, evimi geçtim, durma yasağı mı başladı caddede…’ demiş… Muavin de teyzeme, ‘Ah be teyzem o yolcu, şoför alt kattaydı!’ diye cevap vermiş…
İşte benim sülalem… Bizi yönetmenler hâlâ nasıl keşfetmedi hayret!.. Senaryoya falan da gerek yok!... Doğaçlama bir komedi filmi çıkarır, izleyenleri kahkahaya boğarız… Konuyla ilgilenenlere de buradan ilan ederiz!.. Ne sahne, ne set, ne figüran ne de masraf… Doğadan ekranlara yüzlerce komedi sahnesi… Haftaya mutlu ve gülümseyerek başlamanız dileğiyle… Sevgiler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder