22 Temmuz 2012 Pazar

Bİ KAFAMA Bİ DAVULA!..

Tam sokak cemiyetleri sona erdi, bir ‘oh’ diyeceğimiz zamanda yerini ‘Ramazan geleneğimiz’ olduğu belirtilen davulcularımız aldı…
Hangi geleneğimizi yaşatıyoruz da, Ramazan davulcularının bu kadar üzerinde duruluyor anlamış değilim doğrusu… Eski geleneklerden ne kaldı ki geriye… Hepsini tükettik de ‘davulcuda’ ısrarımız ne diye…
Geçen yıl da bu konudaki rahatsızlığımı dile getirmiştim… Ancak geçtiğimiz Cuma akşamı yani Ramazan ayının 2. sahurunda yaşadığım durum, bir kez daha gündeme getirmeme vesile oldu…
Ramazan davulcusu saat 02.15’te başladı tokmağını davula vurmaya… Malum hava sıcak, pencereler açık, dışarıdan gelen ses yankılanıyor içeride… Mübarek davulcu, vatandaşı uykudan mı uyandırmaya çalışıyor, tokmağı davula mı kafamıza mı vuruyor anlayamadım… Yangından mal kaçırıyor sanırsınız… Güm güm de güm güm güm güm güm… Düz ara gidiyor… Bekledim davul patlayacak diye ama patlamadı mübarek sağlammış davulu… Ama benim sinirler kaldırmadı… Zaten tam dalmaya çalışıp, ‘hani bir vaka yaşanmasa da 1-2 saat kestireyim’ dediğim saatlerde, beynimi oyan bir davul sesi… Bir ritim olsa ninni gibi gelecek ama nerdeee… Tokmaktan çıkan ses ‘Bi kafama bi davula’ gidiyor… Tabii ki dayanamadım flaşı da patlattım pencereden… ‘A be beynimi oyan davulcu, seni de fotoğraflayıp köşeme koymazsam’ diye geçirdim içimden… Yanında bir de fedaisi vardı davulcumuzun… Normaldir… Davula o kadar vurursa, mutlaka bir gece siniri taşan bir vatandaşımızın da o tokmağı davulcunun kafasında kırması an meselesi… O nedenle fedai gerekli…
Ve bu davulcu sahur saatine kadar davulu patlatmadı ama kafamızı patlattı!.. Güm, güm, güm, güm, yine güm… Davulcunun sesine ise sadece sinir harbi geçirenler pencereden baktı ve muhtemelen içinden bir şeyler geçirip, tekrar ışığını söndürdü… Yani bizim davulcu, sahur için hizmet etmedi, mübarek Ramazan ayında bir de vatandaşımı ve beni günaha soktu… Az saydırmadım bizim davulcuya…
Anlayacağınız ‘davulcu geleneği artık son bulsun’ diyorum… Sahura kalkacak olanlar kurar saatini, kalkar yatağından, hazırlar sofrasını, yer yemeğini… Zaten bu ve bundan sonraki birkaç yıl Ramazan yaz sezonuna denk gelecek. Doğal olarak Keşan’ın yarısı sahillerde bulunuyor… Keşan’da kalan kesim de parası olmayıp, tatile gidemeyenler ve çalışanlar… Parası olmayan fakir fukara vatandaşım zaten yiyecek ekmeği olmadığı için akşam ekmeğiyle oruç tutuyor, çalışanlar da saatle kalkmaya alışık olduğu için ve vakitlerini dikkatle kullandıkları için bu ayarlamayı kendileri yapıyor… Neticede olan yine yarı aç gezen vatandaşıma oluyor… Zaten ekmeği yok, bir de olmayan ekmeğini yemeye uyandırılıyor…
O nedenle benden Ramazan davulcularına prim verenlere tavsiye: Bu geleneği yaşatmakta ısrarlıysanız eğer, gündüzden verelim ‘şarkı listesini’ yazıp bizler… Öyle davulun tokmağını patlatacaklarına kafamızda, güzel bir hava çalsınlar da uykumuzu kaçırdıklarına değsin bu tantana... Yoksa o tokmak… davulcunun kafasında kırılır Ramazan sonuna kadar mutlaka…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder