14 Şubat 2012 Salı

KEŞAN’A KÜLTÜRDEN ÖNCE PARA GİRMİŞ(!)

Geçtiğimiz günlerden birinde, Keşan’da görev yapan ancak Keşanlı olmayan bir devletimin memuru ile sohbetimiz oldu... Doğrusu bu sohbetten de oldukça keyif aldım... Öyle güzel gözlemlemiş ki Keşan’ı ve Keşanlıları, sanki anadan doğma Keşanlı gibi...
Köşe yazılarımı da takip ediyormuş bu devletimin memuru... Özellikle de içinde ‘alkol’ ve ‘alkolik’ geçen yazılarımdan bahsetti... Ancak bilmediğim daha çok şey olduğunu belirtti... Keyifle dinledim kendisini... Önce Keşan’ın kültüründen ve tarihinden söz etti... Bektaşilerden almışız kültürümüzü... Bugüne kalan ise o kültürün içinden sadece alkolmüş... O da mezesiz alkol(!)... Meze yerine ‘bayan’ eşlik ediyormuş bizdeki kadehlere... Alkolün yanında olması gereken meze çeşitlerinin haricinde bir küçük tabak çerez, cips ve çıtır bir bayan(!) varmış masada...
‘Aman’ diyor memurum... Hele o beş dakikada ‘aşkım, hayatım, karıcığım, kocacığım, bir tanem’ muhabbetlerini ise hâlâ çözemediğinden bahsediyor... ‘Dakikada aşk-ı muhabbet’ diye ekliyor ifadelerine... Sonrasında ise sarı sarı liralar(!)... ‘İşçisine asgari ücreti vermekte direnen ağalar; gecede 10 bin TL’yi su gibi harcarlar’ diyor devletimin memuru... Haa bir de ilk bizim bölgede görmüş prefabrikten pavyonu...
Bu memurumun dikkatini Roman vatandaşlarımızın oyunları da çekmiş... ‘Yok böyle kemiksiz oynayış’ diye anlattı izlenimlerini... Tüm konvoylarda Roman vatandaşların çaldığını, ancak düğün sahibinin Roman olup olmamasına göre ritimlerinin farklı olduğunu belirtti... ‘Sizinkilere çalıyorlar, bir ileri iki geri yapıyorlar ama kendi düğünleri olduğunda bir darbuka ve ince çıta ile ortalığı kırıp geçiriyorlar’ dedi... Roman düğünlerini seyretmenin tadına doyamadığını ifade etti...
Yine bu memurum 1 buçuk yılda Keşan’daki siyaseti de çözmüş olmalı ki; ‘Keşan’da CHP’li aday için orta yere bir kazık, üstüne de ceketi atın, yine de başka tercih olmaz(!)’ dedi...
Sohbetimizde oradan buradan derken, baktım ki devletimin memurunun Keşan’daki izlenimlerinden olumlu bir ifade çıkmayacak, hemen atlayıp lafa ‘Saros Körfezimize diyecek bir sözünüz olmaz herhalde’ dedim...
Aman keşke demez olaydım... Devletimin memuru aynen şu ifadeleri kullandı Saros Körfezimize: ‘Bereket Saros Körfezi kendi kendini temizliyor Neşe Hanım... Buradan yırtıyorsunuz işi(!)... Bizim anne-babalarımız dışarıda bir şey yediğimizde çöpünü bulunduğumuz yere bırakmayı değil, en yakın çöpe atmayı öğretti... Sizin Erikli Sahilindeki yerli turistleriniz mısırı afiyetle yiyor, ondan sonra koçanını kumun içine içine gömüyor... Ertesi gün bir tarafına batan şeyin kuma soktuğu kendi mısır koçanı olduğunu bile fark etmiyor(!)... Kumda insan kadar çerçöp de bulunuyor... Deniz kendi kendini temizlemese eğer, çöpten içine kimse giremez... Anlayacağınız Neşe Hanım... Keşan’a kültürden önce para girmiş... Paranın olduğu ancak kültürün olmadığı bir toplumda da bundan fazlasını beklemenin manası yok...”
Evet saygıdeğer Keşanlılar... Uzak memleketten gelip sadece 1 buçuk yıldır Keşan’da ikamet eden devletimin memurunun izlenimleri bundan ibaret... Paramız varmış ama kültürümüz yokmuş... Parayla her şeyin satın alınabileceğini düşünen hemşehrilerim... O zaman önce kültür alıp, yiyelim, sonra etrafta gezinelim... Yoksa gelen giden memurum tarafından ‘paralı kültürsüzler’ diye anılmaya devam ederiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder