Herkes elini vicdanına koyduğunda Keşan’da yıllardır gözle görünür bir gelişme olmadığının farkında... Bana kimse parkları, bahçeleri, altyapıyı anlatmasın... Hele yol, kaldırım hiç demesin... Temizlikten, düzenden, nizamdan hiç bahsetmesin... Yapılanı da nasıl yapıldığını da yapıldığında ne hale geldiğini de gözlemliyoruz... AK Partililer yerelde CHP’yi eleştirirken, CHP’liler de genelde iktidar olan AK Parti’yi eleştiriyor... Sanki birbirlerinden eksik kalır(!) tarafları varmış gibi... Ülke genelinde CHP’nin oylarına baktığımızda yerinde saydığını görüyoruz... İktidar olma hevesleri var ama bu yönde bir adım dahi ilerleme göstermiyorlar... Cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çıkardılar karşımıza ve seçmeni sandıktan uzaklaştırdılar... CHP’nin içinden bir aday göstermiş olsaydılar eğer, 2. tura gidilecek ve belki bugün ülkenin kaderi değişecekti... Ama bu kadersizliği kime borçluyuz; CHP’ye... CHP’liler yıllardır Atatürk üzerinden siyaset yapıyorlar, varsa yoksa Atatürk... Atatürk’ün gölgesine sığındılar ve çıkamadılar bu gölgeden... Bize Atatürk’ü anlattılar, AK Partililerin Atatürk düşmanı olduğunu lanse ettiler, ‘Atatürk şöyle yaptı, Atatürk böyle yaptı’ dediler, AK Parti’nin icraatlarına karşın Atatürk severliğine büründüler... Ben Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’le büyüdüm... Bizlere anamızın babamızın adından sonra Atatürk’ün adı öğretildi... Okula gitmeden Atatürk’ün hayatını ve başarılarını anlattı ailemiz, okula Atatürk’le başladık, okulumuz sınıfımız Atatürk posterleri ile dolu idi, kitabımızı ilk açtığımızda karşımıza çıkan Atatürk’tü... Bizler onu her zaman minnetle andık, içimizde onu hep yaşattık... Ben siyasetin -s- sini bilmezken Atatürk’ün destanlarını ezbere biliyordum... Kazandığı zaferler tarih tarih ezberimdeydi... Sadece ben mi... Bütün Türk milleti hatta bütün dünya... Türk halkının ezberinde olan Atatürk’ü unutturmak ya da unutması olası mı sanıyorsunuz... Siz bana ve Türk halkına neden Atatürk’ü anlatıyorsunuz ki, siz icraatlarınızı anlatın, siz önce birlikte hareket etmeyi öğrenin, siz önce örgütlenmeyi becerin, siz önce tek rakibinizin AK Parti olduğunu düşünüp, içinizdeki rekabetten arının... İşte siz bunu yapamadığınız için yarının gençleri belkide Atatürk’ü bizim kadar iyi tanıyamayacaklar, belki Atatürk’ün sevgisini bizim kadar hissedemeyecekler... Siz meydanlarda Atatürk diye haykırabilirsiniz ama ilkokul çağındaki bir çocuğa ulaşmaya gücünüz yetmez... Bugünün çocukları Atatürk’ü yaşayamayacak, Atatürk’ü anlayamayacak, Atatürk’ü hissedemeyecek... O yüzden Atatürk’ün gölgesinden çıkın ve bir olup, icraatlarınızı ortaya koymayı deneyin bir kerede... Ancak umudum yok artık... Sizi samimi bulmuyorum... Keşan’a baktığımda güvenim yok oluyor... ‘Bir daha CHP’ye oy verir misin’ diye sorsalar, sokaktaki vatandaşım gibi ‘hayır’ derim... Keşan’da son seçimi bir gerçek ki, ‘öcü geliyor’ kokusuyla aldınız... Şunu açıkça itiraf edebilir ki, cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nun gösterilmesinden sonra ben de Kılıçdaroğlu’nu öcü gibi görmeye başladım!.. Saygılarımla...
Mimar Sinan Spor Salonu’nun kapısına geldiğimde karşımda AK Parti’nin renklerini simgeleyen turuncu-mavi koskocaman bir bina duruyordu... Bu binanın tabelasında da ‘Mimar Sinan Spor Salonu’ yazıyordu... Hemen bitişiğinde yine dev bir bina vardı ve o da yine turuncu-maviye boyanmış olan Aliço Pehlivan Spor Eğitim Merkezi’ydi...
Hemen fotoğraf makinemi çıkarıp, turuncu-mavi olan bu 2 binayı görüntüledim... Sonra binanın içine girip, iç dizaynı gözlemledim... Aynı düzenleme içeride de devam ediyordu... Tekrar dışarı çıkıp, uzaktan uzun uzun seyredip düşündüm... Tam giriş kapısının üzerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası ile yazılan ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim’ sözü dikkatimi çekti... Ve tam yanında Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın posteri asılıydı... Atatürk’ün bu sözü hemen hafızamda değişti ve gördüğüm manzaraya göre ‘Ben sporcunun zeki, çevik, ahlaklı ve aynı zamanda AK Parti’lisini severim... imza: R. Tayyip Erdoğan’ olarak canlandı... ‘Acaba?’ dedim... ‘Bir dahaki gelişimde tabelayı bu şekilde değiştirilmiş olarak görme ihtimalim de var mı? Bu kadar ileri de gidilebilir mi?’
Sonra içimden şunları geçirdim: Cumhuriyet Halk Partisinin kalesi olan Edirne’de eğer bir spor salonunun siyasi bir partinin rengine boyanmasına Edirneliler engel olamadıysa... bundan sonra hiçbir şeye de engel olamazlar... Meydanlara çıkıp iktidar partisine karşı duruşları da hikâyeymiş... Oylarını da gözleri kapalı atmışlar CHP’ye... Maksat yeşillik olsun diye... Yoksa inançları olduğundan değil... Atatürk’ü savunduklarından değil... Demokrasiye olan inançlarından değil... Bunun aksini iddia edebilecek Cumhuriyet Halk Partililere de ‘Kapatın çenenizi, oturun yerinize, size her şey müstahak’ demek geldi içimden...
Edirne genelinde 400 bin kişiden sadece 80 bininin oyunu aldı AK Parti... Geriye kalan 320 bin kişi... 80 bin kişiyi mi alt edemediniz... 80 bin kişiye mi karşı duramadınız... 80 bin kişiyi mi haklayamadınız... 4 katı çoğunlukta olduğunuz bir gruba mı karşı koyamadınız... O halde... size ne yapsalar üstüne bir bardak soğuk su için ve kaderinize mahkum olun... Bundan sonra çıkıp da nefesinizi boşa tüketip, meydanlarda nara atmayın... Yarın öbür gün evlerinizi de turuncu-mavi boyamaya kalkarlarsa sanırım ‘Oh ne güzel bedavaya evim boyanıyor, badana masrafından da kurtulacağım’ deyip, buna bile göz yumarsınız...
Ben bir AK Parti’li olarak bunu içime sindirememişken, sizin nasıl sindirdiğinizi de anlayamadım...
Şu anda bir şey daha düşünüyorum... Bu yazıyı okuyup da içinizden geçirdiklerinizi... Biliyorum ki çoğu CHP’liler ‘Yandın Neşe Hanım, artık seni kesin partiden ihraç ederler’ diye düşündü...
Benim de size cevabım: Siz benim derdime yanacağınıza oturun da kendi halinizi düşünün... Ben her şeyden önce mesleğim ve kişisel inancım adına doğruluğuna inandıklarımı dile getiriyorum... Partiden ihraç edecek olmalarını da zerre kadar umursamıyorum... AK Parti’liysem bunun sorumlusu da siz CHP’lilersiniz... Kendi içinizde idareyi kuramadınız ki, ülkeyi nasıl idare edeceksiniz(!)...
Ülkeyi yemeye ve satmaya gelince; Kim başa geçti de yemedi... Kim cebini doldurmadı... Kim yandaşlarını kollamadı... Kim kendini değil de ülkeyi düşündü... Kim devlet kurumlarına müdahil olmadı... Kim adamını başa getirmedi...
Keşke bütün AK Parti’liler de benim gördüğümü görüp, yanlışlarını kabullenip, kişisel çıkarları bırakıp, yanlıştan dönmeyi bilseler... Emin olun ki o zaman 74 milyondan 60 milyonun kesin oyunu alırlar...
Son sözüm: bir AK Parti’li olarak; Mimar Sinan Spor Salonu’nun, bütün vatandaşlara açık olan bir spor merkezinin siyasi bir partiyi simgeleyen renklerle boyanmış olmasını kınıyor, bu yanlıştan bir an önce dönülmesini diliyorum... Türk’üm, Müslümanım, AK Parti’liyim ama aynı zamanda Atatürkçüyüm...
Ve köşe yazımı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim’ sözüyle noktalıyorum... Ne mutlu Türk’üm diyene!
Not: Fotağrafları ile görmek isterseniz, nesetosun.blogspot.com adresinden 26 Mart 2012 tarihli yazımda görebilirsiniz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder