Öncelikle; Hipokrat yeminine
bağlı, geçmişten bugüne şifa dağıtan doktorlarımız ve sağlık alanında
çalışanlarımıza minnet sunuyor; köşe yazıma başlamadan önce de Hipokrat
Yemini’ni yayımlayarak, köşeme konu olan ilgili doktora, mesleğine başlarken bu
Andı acaba okutmadılar mı diye de sormak istiyorum!
Hocalarıma saygı ve gönül borcumu her zaman koruyacağıma, sanatımı vicdanımın buyrukları doğrultusunda dikkat ve özenle yerine getireceğime, hasta ve toplumun sağlığını baş görev sayacağıma, benden hizmet bekleyen kimselerin sırlarına saygılı olacağıma ve onları saklayacağıma, hekimlik mesleğinin onurunu ve temiz töresini sürdüreceğime, meslektaşlarımı kardeş bileceğime, Din, Milliyet, Irk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime, İnsan hayatına kesinlikle saygı göstereceğime, baskı altında kalsam bile tıp bilgilerimi insanlık değer ve yasalarına karşı kullanmayacağıma, açıkça, özgürce ve namusum üzerine and içerim.
OCAĞINA DÜŞMEK İÇİN DUAYA
BAŞLADIM DOKTOR HANIM!
Evet, hatırlarsanız
gazetemizin 16 Kasım 2013 Cumartesi günkü sayısında, “Ben donları dışarıda topladım, meğer arkamdan flaşlar patlamış!” başlıklı köşe yazımda, sağlık sorunum nedeniyle gittiğim Keşan Devlet Hastanesinde yaşadığım bir gelişmeyi paylaşmıştım... Kısaca özetlersem; doktor ve kapıdaki hastaları bekletmemek adına yaptığım telaş ve akşam eve gidip sosyal paylaşım sitelerine göz attığımda ise görev aşkıyla yanıp tutuştuğunu sandığım doktorun, benden sonraki hastayı muayenesi sırasında verdiği pozları görmem... Ve bu konuyla ilgili yazımı da “Ah be Neşe sen telaştan dışarıda topladın donlarını boş yere!.. Millet, içeride pozlar vermiş, meğer dışarıda bekleyen hastaların kimse umurunda değilmiş!..” şeklinde bir ifadeyle; devlet kurumunda görev yapan herkesi ciddiyete davet ederek, sağlıkta vakit kaybı ve eğlencenin telafisi olmayan büyük bir hata olduğuna da dikkat çekip, noktalamıştım...
Ancak... Geçtiğimiz Cuma akşamı ayaküstü yaptığım bir sohbette, bir vatandaşım bana demesin mi, ‘Neşe Hanım fena basmışınız doktor hanımın damarına!’ diye... İnanın o anda hiç hatırlamadım bile ve ‘Hayırdır, ne alâka kimsenin damarına basmadım’ demem üzerine ise bu vatandaşımdan ‘Olur mu? Gazetenizle doktor hanım çıktı dışarı. Bir daha bu kadın gelirse almayın içeri diye kükredi! Öfkesinden küplere binmişti! Gazete katlanmıştı ve köşe yazınız olan kısmı masaya patlattı!’ karşılığını almayayım mı... Önce sordum bu vatandaşıma, ‘emin misin?’ diye, ‘vallahi Neşe Hanım eminim, hatta çok merak ettim ne yazdınız?’ dedi... Kendisinden başka kimsenin olup olmadığını sorduğumda ise, salonun baştan başa hastayla dolu olduğunu söyledi...
Vatandaşımla yaptığım bu ayaküstü sohbetin ardından, ben de Kükremiş aslan(!) gibi gittim eve hemen... Bilgisayarımı açarken paralayacaktım(!), bir an önce içimi dökmeden rahatlayamazdım... <Devamı Önder gazetesinin yarınki (2 Aralık 2013 Pazartesi) sayısında...>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder