11 Aralık 2013 Çarşamba

BAŞI BOYNU ALTINDA KALSIN BÖYLE BABALARIN...


Çoktandır fırsat bulamadığım dost ziyaretleri ile ilgili dün bir kaçamak yaptım. Hem hoş sohbet hem de yorgunluk kahvesi içmek için bir ahbabıma uğradım. Sohbetimizin ortasında, bir başka ahbabımız katıldı aramıza. Oradan buradan derken, laf açıldı hayırlı babalardan! Aramıza sonradan katılan ahbabımız, o sıcak muhabbet arasında döktü içini bize... 10 yaşında iken babasının evden ayrılıp kendilerini terk edişini ve yaşadığı acı günleri paylaştı yaşlı gözlerle... Tam muhabbetin sonuna gelmiştik ki, bir arkadaşımız daha katıldı aramıza... Muhabbetin başına değil sonuna yetiştiği için, ‘affet babanı’ dedi bu kardeşimize... Herkesin hata işleyebileceğini, affetmenin büyüklük olduğunu ve kendisine göre doğru davranışın bu olacağını söyledi yumuşak bir dille...
Bu kardeşimiz ısrarlı bu tavrın üstüne, sesini biraz da yükselterek ‘ben 20 senedir zeytin yemiyorum, yemediğim gibi zeytinden de kaçıyorum’ dedi... 3 sene boyunca annesi ve kardeşleri ile birlikte karınlarını zeytin ekmekle doyuran bu kardeşimizin, zeytin hayatında öyle bir yer etmişti ki, o günleri hatırlamamak için bir daha ne zeytin yemiş ne de evine zeytin sokmuştu... Annesi ev temizliklerine gidip eve ekmek parası getirsin diye, o kardeşlerine bakmış ve tahsilini yarıda bırakmıştı... Bayram olduğunda herkes babasının elini öperken, elini tutup gezerken, o bir mezar bile bulamamıştı babasını ziyaret edebileceği! Evlerinde hiç ışık yanmamıştı 2 sene, karanlık odasında sabah olmasını beklemişti karanlıktan kurtulmak için bu kardeşimiz... Kapılarının tokmağı vursun da, bir komşusu bir tabak yemek bıraksın diye hep kapının yanına yakın bir yerde oturmuştu senelerce... Çok acı, çok üzüntü, yokluk, açlık çekmiş annesi ve 2 kardeşi ile birlikte ama 10 senenin sonunda ermişler muratlarına... Çalışmışlar, çabalamışlar, didinmişler ve ondan sonrasında kimseye muhtaç olmadan kendilerini geçindirmişler... Ve 25 sene sonra anne ve 3 çocuğuna bunları yaşatan hayırsız baba, karşılarına çıkmak ve hallerini hatırlarını sorup, yardımcı olmak istemiş onlara...
Ve bu kardeşimiz selam göndermiş babasına, kısa yazdığı şu mektubuyla: “Çok şükür halimiz vaktimiz iyi. Ben 10 yaşındaydım, bir kardeşim 7, diğeri de annemin 3 aylık karnındaydı bizi terk ettiğinde... Şimdi benim 16 ve 14 yaşlarında iki evladım, kardeşlerimin de 3’er çocukları var... Bize baba bundan 25 yıl önce lazımdı. Babalık çağımız geçti, ben çoktan baba, kardeşlerim de anne oldular... Sana şimdi evlat lazım olduysa, bizi terk ederken aklın kimde ise, git ondan evlat iste!”
Dün yaptığımız bu acı hatıralarla dolu sohbette, ben aramıza katılan arkadaşın iyi niyetine onay vermeyip, aksine ‘affetme’ dedim kardeşime...
Sen de affetme, benim kızım da affetmesin hayırsız babasını...
Sen: 3 yıl boyunca seni, <Devamı Önder gazetesinin yarınki (12 Aralık 2013) Neşe'nin Kaleminden köşesinde>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder