25 Mayıs 2012 Cuma

VATANDAŞIM, SEN ÇOK YAŞA…

Bugünkü köşe yazım biraz karışık olacak… Oradan buradan, sizden benden hesabı… Hani ‘çok okuyan mı bilir, çok gezen mi’ derler ya… Ben çok gezenlerden olduğum için… konular öyle bir birikiyor ki, ‘hangisini önce yazayım’ diye karar veremiyorum… En iyisi yazayım hepsini kısa kısa, vatandaşım da hem okumaktan sıkılmasın hem de algılamaktan… Nasılsa Trakyalıca yazıyorum… öyle çok süsleyip püslemeden… Ne kadar bizim dilden yazarsam, vatandaşım o kadar iyi anlıyor anlatmak istediğimi… Neticede konuştuğumuz dil belli… Öyle sözlük karıştırmaya gerek duydurtup, ‘acaba bu kelimenin karşılığı ne?’ diye vatandaşımı yormuyorum diye düşünüyorum… Epimiz em Keşanlıyız, em de din kardeşiyiz…
                                                 ***
Önceki gün bir vatandaşım aradı beni telefonla… ‘Neşe Hanım, çok dikkat ediyorsunuz, her şeyi gözlemliyorsunuz amma, bir şeyi atlıyorsunuz’ dedi… Ve bu vatandaşım hava karardıktan sonra Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan bütün binalara bakıp, gözlemlememi istedi… Kırar mıyım vatandaşımı… Dün akşam hemen yerine getirdim isteğini… Cumhuriyet Meydanı’ndaki bütün binaları süzdüm baştan aşağıya… Aman Allah’ım ne göreyim… Bizim Hükümet Konağı’nın tabelasındaki ışıklandırma tam çalışmıyor… Ancak ortaya çıkan tablo enteresan… “T.C. Keşan Hükümet Konağı” yazan tabeladan ışıklar öyle bir yerde arıza yapmış ki, maazallah orasının bizim hükümet konağı olduğunu bilmese, ‘Nedir bu Keş Konağı!’ diye günlerce düşünür… ‘Eh be vatandaşım, sen çok yaşa’ dedim kendi kendime… Sonunda bizim konak da girdi ‘keş’lerin yanına! Eee.. bu kadar çok ‘keş’ olan memlekete de yakışır doğrusu bu manzara…
                                                 ***
Ve yine gün içinde gezerken Haldun Taner Parkı ilişti gözüme… Park ve Bahçeler Müdürü Sayın Deniz Doğan tarafından bir açıklama yapılmıştı, ‘Projemiz hazır’ diye… Hayırdır… projeye su mu kaçtı, inek mi içti, yandı bitti kül mü oldu?... Hazır olan proje niye bekletiliyor? Bir zahmet öncelik verin şu parka da; balicilere, alkoliklere mekan olmaktan kurtulsun bir an önce…
                                                 ***
Yine 23 Mayıs 2012 Çarşamba günü Keşan Belediyesi kültür etkinlikleri kapsamında, Abdullah Şahin Nokta Tiyatrosu’nun “Öldüm Öldüm Dirildim” adlı oyunu sahnelendi Mehmet Gemici Cennet Bahçesi’nde… Bütün gazeteciler tiyatro ve izleyenleri karşıdan görüntülerken, ben ise farklı bir noktadan görüntü aldım…
Şu bizim meşhur camekanla çevrelenmiş sahanın en arka kısmına geçip, tiyatroyu izleyen vatandaşlarımı arka plandan görüntüledim… Ne kadar dizilmiş sandalyelere oturan vatandaşım varsa, bir o kadarı da ayakta izledi yaklaşık 2 saat tiyatroyu… Yok canım sakın benim de 2 saat tiyatro için ayakta kaldığımı falan sanmayın… Sadece 15 dakika… Konser olsa anlarım… Müzik çalar, ritim tutarsın, tepinirsin, hoplarsın, zıplarsın da… tiyatro da 2 saat ayakta izlenilmez ya be kardeşim… Hoş güzel, sanatsal etkinlikleri yapalım ama önce hem gelenlere hem de izleyenlere sanatsal etkinliğe uygun bir mekan hazırlayalım…
Unutmadım canım bir Kültür Merkezimiz olduğunu… Ne zaman gitsem kolum rutubetten duvarlara yapışıyor!.. Tiyatro Salonu’nda yılda kaç kere tiyatro sahnelendiğine ya da etkinlik yapıldığına tanığız hep birlikte… Ahmet Yenice İlköğretim Okulunun Sevim Yenice Konferans Salonu yapılmasaydı, şimdiye çok kişi doktor peşinde gezerdi bence…
                                                  ***
Köşe yazımı ‘(Sayın) Abdullah Öcalan’la sonlandırıyorum…
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bir süre önce çok sayıda siyasetçinin hapis cezası almasına neden olan “Sayın Abdullah Öcalan” sözlerinin “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, bu ifadeye ceza uygulamasını kaldırmış. Böylece bir döneme damgasını vuran “Sayın” tartışması sona ermiş.
Burası Türkiye sevgili vatandaşlarım… Terör örgütü PKK’yı kuran, kanlı eylemleri yöneten ve birçok Mehmetçiği toprağa gömen bu şahsa “Sayın” diye hitap edilmesini bile içimize sindirmemiz isteniyor… Allah sonumuzu hayır etsin, ne diyeyim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder