10 Eylül 2013 Salı

ESKİNİN VE ŞİMDİNİN ANNELERİ...


Geçtiğimiz günlerde Facebook paylaşım sitesinde gezinirken bir söz dikkatimi çekti ve beni epeyce eskilere götürdü...
Söz aynen şöyleydi: Beğendiği renkte kanepe bulmak için mağaza mağaza gezip, kanepeyi aldıktan sonra örtü örtüp kanepeyi ebediyen kapatan kişiye ‘Anne’ denir...
Bu söz bana hem rahmetli annemi hatırlattı hem de eskilerin hafızamda canlanmasını sağladı...
Evet, annelerimiz, anneannelerimiz, babaannelerimiz, teyzelerimiz, halalarımız, yengelerimiz için bu sözü çok sık kullanırdık eski zamanlarda...
Hiç unutmam, becel yağ yeni yeni raflarda yer almıştı. O zamana kadar katı yağlar hep kağıt ambalaj içindeydi... İlk defa plastik bir kap içinde katı yağ satışa sunulmuştu ve reklamı da iyi yapılmıştı ki, kısa sürede dolaplarımızda yerini aldı... Aldı almasına da, ah o becel yağ yüzünden çektiklerimi bir bilseniz... Rahmetli anacığım, biten her becel yağın kutusunu yıkar, soframızdan artan yemekleri de becel yağ kutusuna koyarak, buzdolabına yerleştirirdi... Öyle günler oluyordu ki, buzdolabımızda en az 10 tane becel yağ kutusu... Buraya kadar normal, ancak benim sabah tost yapmak için verdiğim mücadele, deveye hendek atlatmaktan daha zor geliyordu! Canım ne zaman peynirli domatesli tost istese ve bir tostun yapılışı 5 dakikalık bir iş olsa da, becel yağı kutularından dolayı ya yarım saatte ancak sonuç alabiliyordum ya da sinirlenip vazgeçiyordum! Neden mi? Ekmek ve domates tamam, 30 saniye sürmeden tost için hazır... Ya peynir ve yağ kısmına ne dersiniz? O sarı becel yağı kutusunun hangisinin içinden yağ ve peynir çıkacağını bulabilmek için en az 10 kutuyu test etmek zorundasın! O kutuyu açarım; akşam yemeğinden kalan salata! Öbürünü açarım; akşamdan kalan pırasa yemeği! Diğerini açarım; içinden turşu çıkar! Onu, bunu derken en az 10 becel kutusu tarafımdan test edilmiş olur! <Devamı Önder gazetesinin yarınki (11 Eylül 2013 Çarşamba) sayısında...- mutlaka okuyun derim!>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder