31 Ekim 2012 Çarşamba

ROMAN MI DEĞİL Mİ OLDUĞU MU ÖNEMLİ YOKSA YAŞI MI… (yoğun istek üzerine köşe yazımın tam metni...)

İnanın bazı insanları anlamakta güçlük çekiyorum… Hem de öyle böyle bir güçlük değil… Gazetemizin 29 Ekim 2012 Pazartesi günkü sayısında yer alan “14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan 6 kişi tutuklandı” başlıklı haberle ilgili 2 gün boyunca halktan gelen yaklaşım ‘Romanlardan mı bizden mi?’ şeklinde oldu. Böyle bir yaklaşımı hiç beklemiyordum doğrusu… Roman olmuş, senden olmuş, bizden olmuş, ötekinden olmuş, gavur olmuş, Kürt olmuş, Laz olmuş ne fark eder…
14 yaşındaki bir kız çocuğunun, 3 yıl öncesine dayanan cinsel ilişkisinin irdelenmesi ve düşünülmesi gerekirken, ‘senden, benden’ ayrımcılığı ne oluyor Allah aşkına… Neticede bir çocuk bunları yaşıyor… isteyerek ya da istemeyerek… anlayarak ya da anlamayarak… bilerek ya da bilmeyerek… sonunu görerek ya da görmeyerek… Ancak ırk ayrımı değil, yaş faktörü konuşulmalı bence… Ve kamuoyuna yansıyan bu durumun, başka çocuklar tarafından yaşanıp yaşanmadığı da araştırılmalı, takip edilmeli… Çocuklarımızı cinsel ilişkiye heves ettiren, gençlerimizin de eline silah almasına sebep olan konular irdelenmeli… Şöyle bir düşündüm ve sorguladım kendimi…
‘1970 ve üzeri doğumlu olup da kaç kişi silahlı olaylara karıştı ve çevremde var mı bu şekilde arkadaşım’ diye… Geçmişe doğru hafızamı zorladım ancak hatırlayamadım… Aynı şekilde cinsel istismar yaşayan bir tanıdık yüz ya da sima da aklıma gelmedi…
Sonra geçmişe döndüm… Çocukluğumda ve gençliğimde ailemle geçirdiğim zamanları hayal ettim ve şimdiki zamanla karşılaştırdım…
Bizim çocukluğumuzda ve gençliğimizde cep telefonu diye bir cihaz icat edilmemişti… O nedenle rahmetli annem, babamı hiç ‘ne zaman eve geleceksin?’ diye arayamadı… Hoş, telefon olsa da aramasına gerek olmazdı çünkü babam mesaisi bittiğinde doğru evine gelirdi… öyle erkek erkeğe buluşmalar, eğlenmeler de yoktu… eğer dost, ahbap ve akrabalarla bir araya gelinecekse kadın-erkek-çocuk-genç ayrımı olmazdı ve hep bir arada bulunulur, aynı odada oturularak, sohbet edilirdi… Ve çok sık gerçekleşirdi bu buluşmalar… Haftada 1 günü ailemizle ancak yalnız geçirebilirdik o da genelde kış aylarındaki Pazar günü ve geceleri idi… Yine evimizde bir tane bulunan televizyonun aynı kanalı izlenirdi aile bireyleri tarafından… Çok paramız yoktu, zengin değildik ama birkaç ulusal gazete mutlaka girerdi evimize ve her sayfası itina ile okunup, bulmacası da çözülerek, konulurdu kenara… Mutlaka her evde kitaplık vardı, başta ansiklopediler olmak üzere çeşitli yazarların kitaplarının yer aldığı… zengininin de fakirinin de orta hallisinin de evinde mutlaka vardı bu kitaplıktan… Silah mı? Silah da vardı ama silahın sadece babalarımız avlanmaya giderken, üzerlerinden atlatırlardı bizi ‘şans getirsin’ diye… O nedenle biz silahı şans olarak bildik çocukluğumuzda ve gençliğimizde…
Şimdi mi… Şimdi 7’sinden tutun da 77’sine kadar herkesin elinde cep telefonu… Bazımızda ise 1’den fazla… Kadınlar genelde eşleriyle yaptığı görüşmelerde en çok ‘ne zaman eve geleceksin?’ cümlesini kuruyorlar… ‘sofrada bekliyoruz’, ‘hadi daha gelmeyecek misin?’, ‘saat kaç oldu?’, ‘geber inşallah!’ da eşler arasında en çok kurulan cümleler içinde…
Ev gezmeleri, aile buluşmaları da çok nadir görülüyor günümüzde… Görülenlerde de genelde içki masaları kuruluyor, kadınlar, erkekler, çocuklar ayrı odalarda, gençler ise sokakta! Yine bütün aile bireylerinin aynı anda evde bulunduğu gün sayısı ise 365 günde 5 gün olursa mucize…
Herkesin her şeye ayırabilecek bütçesi var… Zengini, fakiri, orta hallisi en ucuzu 4,5 TL’den satılan sigaraya bütçe ayırıyor ama 35’ten başlayıp 50 kuruşa kadar fiyatla satılan gazeteye bütçe ayıramıyor…
Evlerde kitaplık mı? 100 evden birinde görürseniz ne âlâ… Genelde evleri vitrinler süslüyor artık, içerisinde de çeşit çeşit alkollü içeceklerin yer aldığı…
Silah mı? Silah bu devirde ‘şans’ için değil sadece ‘kendini koruma’, ‘kabadayılık’, ‘yaralama’ ve ‘cinayet işlemek’ için bele takılıyor… gençlerimizin çoğu belinde silahla dolaşıyor… Aileler bunu nasıl görmüyor ya da görüyorlarsa izin veriyorlar?
Evet sevgili Keşanlılar… Lütfen 14 yaşında olup, isteyerek cinsel ilişkiye girdiğini söyleyen bir kız çocuğunun ırkını değil, neden bunu istediğini sorgulayın… Gençlerimiz neden belinde silahla geziyor bunu irdeleyin… ‘Romanmış, Türkmüş, Kürtmüş, sizdenmiş, bizdenmiş, ötekindenmiş’ gibi bize yakışmayan ayrıntı ve gereksiz detaylara takılmayın… Saygılarımla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder